30 Aralık 2015 Çarşamba

Musmutlu Yıllar….

Koskoca 2015 geçti gitti…
İçine ne çok şey sığdı…Ama bu yıl tekrar tekrar yineletti ki; sağlık önce sağlık her şeyden çok ama çok önemli…Yeni yılın ilk dileği; hepimiz için SAĞLIK diliyorum…

Ne güzel haberler aldım bu yıl, canım Mert ,Poyraz,Su,Asya,Bahar sağlıkla geldi, Deniz yolda…daha bir çok bebek …Allah hepsine sağlıklı sıhhatli bir yaşam musmutlu bir ömür versin….İkinci dileğim haliyle çocuklar için; tüm çocukların gülümseyebileceği yarınlarını görüp mutlu yaşayabileceği bir dünya dililyorum; bu da barışla mümkün aslında…İkinci dileğim BARIŞ…

Önce yaşadığımız dört duvar arasında, sonra tüm sevdiklerimiz ve bizi sevenler için ; ailelerimiz için MUTLULUK ve HUZUR diliyorum…

Hepimiz için; çocuklarımızın geleceğini güvene almak için bol bol iş diliyorum; çalışan demir pas

tutmazmış, bunun için elimizden geleni yapıyoruz; o yüzden hepimize ŞANS diliyorum…

Hayatıma bu yıl ne güzel insanlar girdi; isim isim saymak mümkün olmayacak ama onlar kendilerini çok iyi biliyorlar; ve şuana kadar hayatıma giren herkes için her şey için şükürler olsun diyorum..Dileğim; bu yıl da BİRLİK BERABERLİK içinde geçsin…

2016 yılında da gezelim görelim; tiyatro,sinema,spor,kitap hep olsun ama hep….

Ülkemiz ve dünya için barış dolu çok güzel bir yıl olsun..

Hepimizin yeni yılı kutlu,mutlu ve umutlu olsun…Umutlarımızı hiç kaybetmeyeceğimiz günlerimiz olsun…

Not: Yeni yılın ilk yazısı Pınar'cımdan gelecek…bekleyiniz…

Sevgiler



22 Aralık 2015 Salı

Dost Yazar: Burcu Altınay Çalık

Burcuuu, benim çocukluğum, gençliğim, basketbol yıllarımdan bir arkadaş…Eski arkadaşlar ne olursa olsun ben de hep ayrı apayrı…Burcu'yla sadece 1 kez konuştuk üzerine bir daha hiç konuşmadık ve söz verdiği gibi hooop yazmış yazısını yollamış…İki melek annesi, çocuk da yaparım kariyer de yaparım diyen süpper annelerden…Ben yazısını çok içten buldum büyük ihtimalle hiç deneyimlemeyeceğim bir deneyim paylaşmış, özellikle 2.çocuk isteyenlerin ilgisine ..bilgisine..Ellerine, kalemine, arkadaşlığına sağlık…Burcu'm…Yine yaz ne zaman istersen …Al sana açılmış hazır blog:)








Esra “blogumda misafir olur musun?” dediğinde çooook sevindim çünkü çok uzun zamandır ben de yazsam bişeyler istiyorum... ama yazmak için bilgisayar başına geçmek bir ay kadar sürünce bu hevesim tekrar geri plana düştü... misafir blogcu olarak ne yazsam ne yazsam diye düşünürken o kadar çok şey yazmak istedim ki sonra misafirliğin kısası makbul diyerek esranın en azından şimdilik değinmeyeceği bir konu iki çocuklu anne olmak nasıldır onu yazayım dedim…

Öncelikle ben tuna balığı (alp tuna) ve bal damlasının (damla) eczacı annesi “eczanne” burcu... esrayla arkadaşlığımız çoook eskilere sivasta basketbol oynadığımız zamanlara dayanıyor... şimdi de sosyal medyadan haberdar oluyoruz birbirimizden…

işte benim kalemimden iki kuzulu annelik…

ikinci çocuk doğunca anlıyorsun ki aslında ilk bebeğin varken bir sürü zamanın oluyormuş... bebeğin uyuduğu zaman tek yapman gereken sessiz olmak, o uyuduğu sürece ne işin varsa hızlıca onu halledebilirsin... ama ikinci çocukla birlikte koşturarak yanına gitmen gereken biri daha oluyor... seninle oyun oynamak isteyen, seni özleyen ve artık ele avuca sığmayan büyüğüne koşuyorsun hemen…

ilk çocukta ailecek parmaklarının üstünde yürüyüp o uyanmasın diye her türlü önlemi alabiliyorsun ama ikinci çocukta evin sessiz olma gibi bi şansı yok çünkü evde sürekli “annnneeeeee” diye bağıran bir kuzu daha var...sabahtan akşama kadar işyerinde koşturup akşam eve gelip iki kuzuna da mümkün olduğunca zaman ayırıp, gece sabaha kadar küçük kuzunun başını bekliyorsun... ve sabah aynı koşturmaca yeniden başlıyor... sonu olmayan bi yarışta gibisiniz…

en zor anlardan biri gece iki çocuğun da anneyle uyumak istemesi... hangisine öncelik vereceğini bilemiyorsun…

ilk çocukta yediği içtiği herşey adım adım takip edilirken yeni bebek ek gıdaya geçince “biz ne yiyorsak o da aynısını yiyor” seviyesine ulaşıyorsun…evde pişen yemeği yesinler de ne yerlerse yesinler :)

ilk çocukta her anı fotoğraf ile ölümsüzleştirilip hatta günlük tutulurken ikinci çocukta “aman bir yaşa kadar hep aynı ne yazacağım ki günlüğe?” deyip zaman bulamıyorsun.Yine alışverişe gidiyorsun ama ilk çocuktaki gibi keyifli uzun yapmıyorsun, ne lazım kafanda oluşturup hızlıca çıkıyorsun mağazalardan... hatta kendi hızına ve verimliliğine şaşıyorsun…

ikinci çocukla birlikte anlıyorsun ki deneyimli annelik diye bişey yok, ikinci çocukta sudan çıkmış balığa dönüyorsun... herşey sıfırlanıyor özellikle ilk zamanlarda bi bebeği büyütmek ne zor bi kez daha öğreniyorsun, hatta şimdi iki taneyi büyütmelisin…

çocukların herşeyleri birbirinden farklı oluyor... her çocuğun bezi, pişik kremi, yediği mama, gaz ilacı, emziği hep birbirinden farklı oluyor... deneme yanılma yöntemiyle bulman gerekiyor... başka çocuklarda işe yarayan sizinkinde yaramayabiliyor... ilk çocuk yöntemleri de ikinci de işe yaramıyor... herşeyi en baştan deneme yanılma ile buluyorsun…

her ne kadar ilk çocukta da rahat bir anne olsam da ikincide rahatlığımın dozu milyon kere arttı... anane, babanne, nene, teyze yöntemleri her zaman işe yarar, doğrudur... gerilmeye gerek yok...ilk bebekte herkese bu işin ne kadar zor olduğunu saatlerce anlatabilecekken şimdi “aman büyüyorlar işte, sağlıklı olsunlar yeter ki!” deyip geçiyorsun…

annene binlerce defa teşekkür etsen az kalıyor çünkü o olmasaydı ikinci çocuğa asla cesaret edemeyeceğini çok iyi biliyorsun.. iyi ki varsınız can anneler…

zamanında vermeye kıyamadığın, gözün gibi baktığın, kaybolmasın diye parçalarını düzenli biraraya getirdiğin oyuncaklar ikinci kuzunun da en sevdikleri oluyor... iyi ki atmamışım diyorsun, hem bi iki tanesini saklayıp geri kalanını başka çocuklara da vermek ayrı bir keyif…

gezmeyi tozmayı çok seven ben ikinci çocukta da hız kesmedim... “hadi gidelim” deyip yollara düşüyorum hem şehir içi gezmeler hem de şehir dışı gezmeler... evden çıkması zor olabiliyor, sen ne kadar küçüğü hazırlasan da büyük de artık başlı başına bir birey oluyor... “oyuncağımı da aldın mı anne, spider çantam yanımızda mı anne, formam nerde anne, anne anne, anneeeeeee?” kız çocuklu aileler için daha da zor bu süreç onlar bi de kıyafet beğenmiyormuş... biz şimdilik o seviyeye ulaşmadık…

ilk çocukla ara verdiğin arkadaş gezmelerine yeni yeni başlamışken, hayatınıza giren ikinci çocukla birlikte tekrar arkadaşlara ara veriyorsun... ama en fazla iki sene daha bu ayrılık sürecek biliyorsun... sonra kocaman bi aile olarak arkadaşlarınla ve onların kuzularıyla buluşacağını biliyorsun...bunca anlattıklarıma rağmen iki çocuklu anne olmak yaşadığım en güzel duygu... daha o kadar çok şey yazmak istiyorum ki “anayım ben anaaaaa” nidaları atarak... anne olmak zor, iki çocuklu anne olmak biraz daha zor... üç dört beş çocuklu anne olmak nasıldır hayal bile edemiyorum, ama geniş aile olmak çok çok güzel…

herkese tavsiye ediyorum…

yaşasın anne olmak…


İlk dişleri ne zaman çıktı ?

Alp Tuna'nın da Damla'nın da ilk dişleri 8 aylıkken çıktı…

ilk ne zaman yürüdü/yürüdüler ?

Alp Tuna 15 aylıkken yürüdü, Damla şimdi 11 aylık, yürüme aşamasında bugün yarın yürür.

ilk sosyal etkinliğiniz neydi?

Alp Tuna'yı ilk götürdüğümüz aktivite teyzesinin klasik müzik konseriydi... “dudu duduuuu nerdesin?” diye bağırınca salondan koşarak çıkmıştık… Damla'yı da konsere götürdüm ama başlamadan çıktık bu sefer…

İlk aldığın oyuncak/kitap neydi?

ikisine de ilk ne aldım hatırlayamadım ama alp tunaya aldığım ilk kitap “minik”... iki kardeşi anlatan çok güzel resimleri olan bir kitap... işbankası yayınlarının almak isterseniz..

19 Aralık 2015 Cumartesi

Her şeyin gerçekten zamanı varmış...

Mira'nın kağıt, kalem, boyama işlerine çok çok uzak olduğunu düşünmeye başlamıştık, hatta ne başlaması düşünüyorduk bile…Müzik kulağı çok iyi, müzik dinlemeyi, dans etmeyi çok seviyor amma velakin iş çizmeye yazmaya gelince hiiiç oralı olmuyordu…Hele ki eline boya bulaşınca hemen ellerini yıkatmak ya da silmek istiyor bunda dili geçmiş kullanamayacağım hala da öyle…

Bu durum nasıl mı değişti? Bir gün sevgili Elif ve Ünal'a gittik…dünya güzeli Deniz kızıyla, Mira'nın arası sadece 1 hafta; dolayısıyla kaynaşmaları konusunda büyük çaba sarfediyoruz aramızdaki mesafeye rağmen:) Neyse gittik evlerindeyiz, evlerinde bir tane yazı tahtası var, bir tarafında tebeşir diğer tarafında da kalem kullanabiliyorsun; daha da detaya girecek olursak bir tarafı bildiğimiz kara tahta bir tarafı da beyaz tahta…Mira tahtayı o kadar sevdi ki, sürekli başında…Misafirliğimizde büyük zamanını tahtanın önünde geçirdi, görünce tabii çok tepki göstermedik ki ( sevinç nidalarını içime içime attım ) ters tepmesin diye…Ertesi gün girdim internete hemen aldım tabiki, boyu boyuna huyu huyuna bir tahta kendisi, valla süper oldu..Şimdi sürekli bulutlar, ağaçlar, adamlar havada uçuşuyor çok ama çok hoşumuza gitmeye başaladı; tahtadaki yaratıcılığını kağıda da taşıdı..Sağolasın İkea..



Tahtayla başlayan yolculuğumuza bugün de okulumuzda boya serüveniyle devam ettik, hem de akrilik boya fırçayla çizim yaptı:) Hem de en bulaşanından o kadar zevk aldı ki, eve de alasım var fakat duvarlar konusunda endişelerim var ona da çözüm bulduğum an, gireceğim akrilik boya olayına:)
Tabi ki, sonrasında ellerimizi yıkadık ama olsun bu daha başlangıç…  Zaman her şeyi çözüyor aslında sadece sabırlı olmak ve endişe eşiğini düşürmek gerek..  Bu cümleyi çok bilmişçe kurdum ama duygularım mantığımın önüne geçiyor A dostlar !


3 Aralık 2015 Perşembe

Dost Yazar: Neslihan Demir Güler

Daha önce bahsetmiştim, zaman zaman, anne olan arkadaşlarım içinden ne geliyorsa, yaşadıklarından mini mini yazacaklar diye…İşte ilk dost yazarım; can arkadaşım Neslihan…Kendisi mükemmel bir anne, mükemmel bir kariyere sahip, ayrıca çok ama çok güzel bir kadın, ve deeee tam tam süpper bir dost…Zeynep mi? O tam bir prenses, tam bir süslü, zeki, güzel, çalışkan ve iyi kalpli, temiz hem de arkadaşım…:)

Teşekkürler Neslihan'ım...

RE: SorularKime: Neslihan Demir 





Herkese merhaba öncelikle canım arkadaşım Esra'nın çıktığı bu yeni yolculukta ona başarılar dileyerek başlamak istiyorum yazıma. Hamilelik doğum ve bu dönemdeki komik hikayelerimi anlatmak isterim sizlere bildiğiniz gibi (belki de bilmiyorsunuzdur) ben profesyonel voleybolcuyum ve hayatımı bu spordan kazanıyorum 2006 yılında Kanarya adalarında bulunan Tenerife takımına transfer oldum başarılı bir sezonun ardından 2. Sezon hazırlıklarının başladığı dönemde fiziksel olarak kendimde bir takım değişiklikler hissettim, mesela yıllardır süre gelen diz ağrılarım beni her zaman rahatsız eden belimdeki ufak rahatsızlık bir anda kayboluverdi ilk başlarda buna pek anlam veremedim dedim ki herhalde çok iyi çalışıyorum zayıf kaslarımda kuvvetlendiyse ağrılarım geçmiştir :)) Ancak bir gün 3-2 biten yorucu ve stresli bir maçtan sonra kendimi hala enerjik hissediyordum ve durdum dedimki bu hiç normal değil bende birşeyler var, bir arkadaşıma söyledim çok enerjiğim napıcam bilmiyorum dedim o da dedi ki merak etme geçer:)) ve ben bu enerji dolu halimle antremanlarıma devam ettim ve farkkettim ki gecikmiştim yoksa aklıma gelmeyen başıma mı geliyodu? Hemen gidip hamilelik testi aldım ve ilk testte pozitif çıktı yo yo olamaz diyip on tane daha test yaptıktan sonra emin oldum sezon başlamıştı napıcaktım hemen doktora gittim doktorumda 6 haftalık hamile olduğumu onayladı sezon başlamıştı napıcaktım aslında karar vermem uzun sürmedi ben bu bebeği istiyordum doktoruma danıştım daha ne kadar oynayabilirim diye doktorum gerekli kontrolleri yaptıktan sonra bence 4 aylık olana kadar oynayabilirsin dedi be bende tam tamına 4 aylık olana kadar oynadım. Daha sonrasında çok rahat bir hamilelik geçirdim ta ki 9 aylık hamileyken ip atlamaya karar verene kadar hangi akla hizmet ip atladım bilmiyorum ama o an çok eğlenceli gelmişti :)) Ve tabiki kesem yırtıldı ve doğum başladı apar topar hastaneye gittik ve bir gece hastanede kaldıktan sonra ertesi gün suni sancıyla doğumu başlattılar aslında çok kolay bir doğumdu hala dün gibi hatırlıyorum 10-06-08 günü 23:15'te doğumhaneye girdim ve 23:21'de kızım Zeynep'i kucağıma almıştım

Ayrıcaaa Neslihan'ı biraz zorlayıp ilk'ler cevaplarımı da aldım…

Zeynep ilk ne zaman konuştu ve ne dedi?
11 aylıkken konuştu, anna dedi. Biz onu anne olarak kabul ettik.

Ne zaman yürüdü?
10 aylıkken yürüdü. 

İlk yemeği neydi?
Buğdaylı yayla çorbası

Birlikte gittiğiniz ilk sinema filmi ya da oyun?
ilk Barbie filmine gitmiştik.

İlk seçtiği kıyafeti hatırlıyor musun?
Çingene pembesi bir tütüydü.

İlk oyuncağı neydi?
Diş kaşıma oyuncağı

Ya 2.çocuk?
İstiyorum…

Benden not: umarım 3.de olur…:)