30 Kasım 2015 Pazartesi

Hadi bakalım...

Bir heves blog açtım ooh mis yazıp rahatlarım dedim ama ….Ülke gündemi, olanlar,olaylar derken elim hiç gitmedi, şimdi Mira'ya yemek yaparken ehh tamam bi yazıyım dedim…

Mira'yla birlikte cumartesi günleri oyun okuluna gidiyoruz, 1,5 saat okulda takılıyoruz… Sanattı, müzikti, oyundu, danstı bana çok değşiklik oluyor; çünkü Mira gerçekten özgür takılıyor; ben de ayıp olmasın diye oturup sanat etkinliğimizi yapıyorum..Allahtan bu hafta renkli makarnalar vardı biraz ilgisini çekti de tırtılı birlikte yaptık; fakat oyun hamuru, kil onlara pek dokunmuyor neymiş efendim elleri kirlenirmiş…:) Gelelim dans kısmına Mira gerçekten dans etmeye de müzik dinlemeye de bayılıyor onun dışındaki etkinliklerle pek de arası iyi değil..en azından şimdilik durum bu…Biz de hiç zorlamıyoruz ne yapmak istiyorsa onu yapsın…Arkadaşları etkinlik yaparken o okulun bahçesindeki tavukların peşinde koşuyor; hava muhalefetinden dolayı koşamasa da kümese bakan camı keşfetti, sürekli camın önünde "taluklar taluklar"…Ama en azından kreş öncesi bir alıştırma oluyor en azından ben öyle olacağını düşünüyorum..

Mira tırnaklarını kestirmekten hiç hoşlanmıyor-du…Enazından Nimet'i görene kadar…Nimet'cim okuyorsan gerçekten çok işe yaradı, şimdi de her gün tırnaklarını kestirmek istiyor..Nimet kim mi? Yaklaşık 10 yıla yakın zamandır kendisi ellerimi, kaşlarımı düzeltmekle meşgul cici mi cici..tatlı mı tatlı …Ama artık ben ona gidemediğim için sağolsun o bize geliyor…

Mira (belki tüm çocuklar da öyle bilemiycem) testimoniallarla ikna oluyor …Bir de önlük takmayan Mira; Dora'yı gördükten sonra iki gündür önlük takıyor ne kadar sürecek bilemiyorum ama şimdilik takıyor ben 2 gün daha verdim maksimum, göreceğiz….

Bir de happır huppur yemek yiyen bir arkadaş bulursak davet etmek isteriz; çok ümitli olmasam da belki yemesini de etkileyebiliriz..







25 Kasım 2015 Çarşamba

İçe Döküm...

Hayat herkesi yoruyor, koşturmaca herkes için baki…
Hayatım, M.Ö ve M.S diye ikiye ayrıldı, her anlamda yani Mira'dan önce ve sonra …
Çok yoğun iş temposu, arkadaşlar,dostlar,eğlence her şeye vakit ayırabiliyorken şimdi odak noktam tabiki Mira'm..Tek bir şeyden vazgeçmedim, arkadaşlarımı dostlarımı ailemi arayıp hal hatır sormaktan; buna zaman isteyince yaratılıyor.
Yalnız Mira'dan önce hayatımı çok kalabalık sanıyordum daha doğrusu ben öyle yaşıyordum bir de herkesin her şeyinde yanında olmak, olmak istemek gibi bir huyum vardı aslında hala da varlığını devam ettiriyor.
Gel zaman git zaman gördüm ki "ben" böyle yaşıyormuşum, biz kalabalıklaşınca yalnızlık başladı. Sosyal hayattan mecburi bir kopuşun içine girince arkadaşlarımın da benden koptuğuna bizzat şahit oldum; şimdi bir kaç isim var ki hakkını asla ödeyemem ama onların dışında kalanlara kırgınlığım devam ediyor.Yok yok vazgeçtim kırgın değilim sadece hayal kırıklığım var…Herkes bu süreci böyle yaşamıyor bir genelleme yapmak da istemiyorum, ama ben bu süreci daha yalnız yaşadım, bazen insan konuşacak birini gerçekten istiyor yanında, hata payını azaltacak,derdine merhem olacak ya da sadece oturup kahkaha atacak…Böyle bir zamandan geçince kendime daha da söz verdim, kimseyi bu süreçte yalnız bırakmayacağım!
EEE hep denir ya devir teknoloji devri, birinin yanında olamasan da varlığını hissettirmek diye bir şey var!! Bence sevdiklerinize varlığınızı hissettirin! belki de bu arkadaşlarım benim kırgınlığımın farkında bile değiller ya da farkındalar ama böyle olması gerektiğini düşünüp böyle davrandılar…Artık her neyse…Yazmak da iyi geliyormuş aslında içinde patlayacağına varsın, blogda patlasın!!!
Buarada bu arkadaşlarım kendilerini biliyorlardır, yanımda olanlara da sonsuz teşekkürler onlar da kendilerini biliyorlar zaten artık ben onları çok iyi biliyorum…!!
xoxoxo

23 Kasım 2015 Pazartesi

Sürrrprriiiiiiz Baby Shower !!

Ben baby shower yapmadım, çünkü hiç anlam veremediğim organizasyonlardan biri..Yurt dışında, annenin en yakın arkadaşları tarafından organize edilen, bebeğin doğumundan önce masrafları biraz da azaltmayı hedefleyen, ayrıca çoluksuz çocuksuz son kez bir eğlenelim; diye yapılan organizasyon..Peki..Türkiyede?
Efendim öncelikle annenin en yakın arkadaşı sanki kimsenin haberi yokmuş gibi, eşe dosta herkese haber verir, bir de yanında hediye listesi. Gelecek olanlar o hediyelerden seçer, onu da en yakın arkadaşa söylerler ki, pişti olunmasın…
Evde olanı da vardır, bir kafede, restoranda olanı da …Evde olanı bir nebze daha makbuldur kanımca en azından daha samimi geliyor, diğeri için bir de ortaya organizasyon şirketi çıkar, efendim "hoşgeldin bebek" yazılı mumlar, çiçekler,böcekler,şeker stantları adeta ortamda düğün havası:)
Anne için de sürpriz amaaaa, bir şekilde süslenilmiş, saçlar yapılı, kıyafet özel seçilmiş olsun içine doğdu belki de…En azından eşe dosta hamileyken iyi göründü:)
Bir de unutmamak gerekir ki, yurt dışında takı merasimi yok, bana bu açıdan da doğru gelmiyor, hem insanların hediye alması, hem de sonrasında altın takmak durumunda kalması..Şimdi aman almasın yeter ki gelsin diyen de olacaktır o zaman o hediye listesi gitmeyecek, çünkü gidince aman şekerim senin orada olman yeterli pek içten gelmiyor kulağa..
Eğer illaki, bir şey yapılacaksa, hediyesiz, çok yakın arkadaşlarla doğuma az süre kala yemeğe çıkmak ya da evde toplanmak adı " baby shower" olmadan, özel hazırlıklar yapılmadan daha samimi geliyor.
Yapana da saygı duymak gerek umarım kimse yanlış anlamaz sadece bana çok doğru gelmiyor, ama hiç baby showera gitmedim, gitmeyi de düşünmüyorum…Siz yine yapın ama…

x0x0x0x

22 Kasım 2015 Pazar

Lohusalık mı?! Hadi canım...

1 Haziran akşamı sevgili Ozan ve Türkan'ın oğlu, Ali Ateş'in doğum günündeydik, benim de o gün hiç halim yoktu açıkçası, ama keyif de alıyordum; anlam veremediğim bir bitkinlik vardı doğuma şurada 3 gün kaldı onun stresine mi girdim diye acaba düşünüyordum..Ozan " sen bu gece doğurursun" dedi, yok artık, daha zaman var dedim, ve yarım saat daha oturup eve döndük..

Eve girdik oturduk yarım saat sonra Mira'mız canımız gelmeye karar verdi, apar topar doktorumuzu aradık, hastaneye gittik hemen, kendisi durumu anlayıp sabaha organizasyonu yapmış bile, bir anda bizi 6.kat yenidoğan bölümüne yönlendirdiklerinde gerçekten vücudumda inanılmaz bir ısı artışı oldu, sanırım heyecandan; ilk defa böyle bir şey yaşamıştım.
Odamıza yerleşip, akşam birlikte olduğumuz arkadaşlarımızı aradık; "teşekkürler Ozan" :)
Aynı akşam hastaneye Özlem geldi, moral de oldu gerçekten sana da ayrıca teşekkürler Özlem'im.

Sabahleyin, gözümü açtığımda; annem,babam,Bihter ve Pınar yanımızdaydı, odadan çıkıp ameliyathaneye giderken hepsine tek tek el sallayıp bir de üzerine ağladım..
Ameliyathane giriş kısmını hızla geçiyorum,biraz daha ileri sarıp Mira'nın ağlama sesini duyduğum ana gidiyorum; anestezi doktorumuz, ilk girdiğimiz andan itibaren radyoyu açmıştı; Mira'nın sesini duyana kadar müzik de duymadım…Taaki…Mira geldi, arka fonda "ağlama anne, benim için ağlama…." inanılır gibi değil, tüm ameliyathane gülmeye başladı, bende duygular da gözler de şelale…Kucağıma aldım ama öyle titriyordum ki, nolur zarar görmesin alın alın diye ağlamaya başladım, düşürürüm diye çok korktum,çünkü o titremeye en yakın titremeyi Kaş'ta kanyonda 50 metreden aşağı inerken yaşamıştım…Ama en yakın diyorum yani…! ki bu biraz daha uzun sürdü…Mira'nın varlığı acayip bir şey ..Allaha şükürler olsun ki, sağlıkla geldi dünyaya…( Allah isteyen herkese versin )
Murat, Mira'nın yanına gitti sonrasında hiç yalnız bırakmadı, öyle güzel fotoğrafları var ki, bakınca hala gözlerim doluyor…
Odaya çıktığımızda hep yanımızda olan Bihter ve Pınar valla süper ekiptiniz, ikinize de ayrı ayrı teşekkürler…O gün sonraki gün o kadar çok arkadaşımız geldi ki,tek tek yazsam tam sayfa teşekkürler ilanına döner burası..Hepinizi çok seviyorum... Ankara'dan ablam bile geldi, odada bir bayram havası…
Ben o iki gün pek bir şey anlayamadım, o kadar çok duyguyu aynı anda yaşadım ki ;gelen giden harala gürele,yorul,dinlen,emzir, uyu hemşire geldi,hemşire gitti ..
Yalnız bir şey oldu, ne zaman hemşire Mira'yı kucağına alsa, düşürür mü diye düşünmeye başladım, hatta düşünmekten öte uyarmaya da başladım, aman dikkat! aman kafası! boynuna dikkat!..çok takılmamıştım normal diye düşünüyordum…
Eve girdik, anneanne,babanne,dedeler bizi kapıda karşıladı, herkes Mira için hazır olda yani..Evde bir telaş bir telaş eee çağıracak hemşire de yok, onu buraya mı koysak; şunu şuraya mı koysak, ayyyy emzirme vakti, ayyyy niye çok uyudu, ben bir gideyim kontrol edeyim, aman komposto içmem gerek, bir de eczaneden alınacaklar var, du du şunu da almamız gerek…diye uzayan bir takım kaosun içine düştük.Eeee hani aylardır hazırlanıyorduk biz..!!!
Akşam oldu annneanne,dede bizimle kaldı, ahhh canlarım benim sizi çok seviyorum, iyi ki varsınız….Aslında akşam oldudan sonra başka bir şekilde devam edecektim, anneanne dede diyince durduramadım kendimi..:) Neyse bu sefer hadi….Akşam oldu, Mira kucağımda hava da çok sıcak, ben kafayı bir kaldırdım Allahım oturduğum koltuk bizim kitap rafının hemen altında, yaaaa düşerse, üstümüze düşer, Mira da kucağımda,aman Allahım sen koru..şeklinde bir sürü içses duydum..Emzirdiğim koltuğun hizasında boylu boyuna raf var, enine gittiğimde yine rafın altındayım…En mantıklısı koltuğu öne çekmek, ben de öyle yaptım, ne zaman Mira'yı alsam koltuğu öne çekmeye başladım, sonunda annem ve Murat güzel bir şekilde uyardı, 5-6-7- hep güzel güzel uyarıldım, sonrasında herhalde korktular ki, uyarılar biraz da artık kendini toplaya dönüştü, ben de bu sefer koltuğu çaktırmadan öne çekmeye başladım..2-3 ay koltuk bir ileri iki geri gitti geldi..
Annem:" esra Mira'nın …..getir" Ben:"Tamam annecim"………sessizlik….aynen böyle oldu, beynim ya komut vermedi, ya da verdiği komutu vücut git işine diye karşıladı ki, takmadı. 1-2-3-4- annem beni çıkartıp hadi hava alalım diye, bir yerde konuşmaya konuşturmaya çalışıyor, biliyorum bir şeyler ters ama ; uyarıları da anlıyorum ama tepki yine yok…Yani problem var büyük mü onu anlayamıyorum,…bu bir süre devam etti, bu sürede kimseyle bu kadar detaylı konuşmalara girmedim, içimde ne yaşadığımı da pek anlatmadım, anlatamadım, şimdi buraya sadece bir kısmını yazıyorum…Bu süre zarfında tam olarak ablalık, dostluk,kardeşlik yapan canım Arzum…Mira 'nın geleceğini de birlikte öğrenmiştik, benimle koş koş alışveriş de yapmıştın,bebek şekerlerimizi ellerimizle birlikte yaptık…Cansın…Canımsın…Çok seviyorum seni….
Ezcümle, pişmanım, keşke hamilelik sürecinde lohusalıkla ilgili okusaydım, iki üniversite de bitirsen işte bir takım psikolojik olayları atlayabilecek kadar duyarsızlaşabiliyormuşsun..pişmanım, ilk farkettiğim günde bir şekilde zaman bulup profesyonel yardım alsaydım…
Herkes farklı yaşar, bu kadar ağırını yaşayan vardır, lohusalık mı hadi canım tamamen şımarıklık diyen de olur, daha büyük bunalımlar,sorunlar yaşayan da olur bilemem…Ben yaşadığımı bilirim, ama lohusalık diyip geçmeyin a dostlar, vurunca etkisi tsunami gibi oluyor; nereye savrulduğunuzu anlamadan çırpınıp yıpranıyorsunuz...
Şükür…her şey yolunda…

x0x0x0x


21 Kasım 2015 Cumartesi

Ürün Önerisi: Ahşap Yürüme Oyuncağı...

Her anne aynı şeyi hissediyordur diye düşünüyorum; Mira yürümeye başladığında, ayy düşer mi? kafasını çarpacak!, aman bir yerine bir şey olmasın endişelerini üst düzeyde yaşadım..Bir de yaza denk geldiği için sürekli parkta zaman geçiriyorduk, bu dönemde yürürken destek alması açısından bir yürüme oyuncağına ihtiyaç illaki oluyor, bizim kullandığımız ahşap yürüme oyuncağı çok işe yaradı. En büyük özelliği de hız ayarının yapılıyor olması, diğerlerinde böyle bir özellik olmadığı için, çok hızlı haraket ediyorlar, minikler de arkasından tuttuğu için o hıza dayanamayıp, düşme tehlikesi geçirebiliyor..Bunu çok net gördüm. O yüzden bizim kullandığımız yürüme oyuncağını canı gönülden öneririm..
Farklı farklı markaların, ahşabı,plastiği olan bu yürüme oyuncaklarından alırken, naçizane önerim, hız ayarının yapılabiliyor olmasına dikat etmeniz..

Kazasız belasız, yürüme dönemi atlatmaları dileğiyle der…Bugünlük yazımı bitiririm..

xoxox

20 Kasım 2015 Cuma

Bu değişime "Şükürler Olsun" denir…Canım Ailem...

Ablamla bıdı bıdı birlikte okula giderdik, aynı ikokula gidiyorduk, ablam da okula erken başlayanlardan ben de…16 yaşında lise bitmişti o derece…İşte ilk okul gününden beri hep yanyanaydık… Ablam okuldaki tüm sosyal faaliyetlerin içindeydi, beni de umarım yaşıyordur, eğer yaşamıyorsa da Allah rahmet eylesin sevgili Güven Hoca basketbol takımına seçmişti, kaç yaşındaydım sanırım 7 ilkokul 4 olması lazım. Ben bir heves sürekli antremanlardaydım, o kadar heyecanlı oynuyordum ki annemin geldiği ilk maçta kendi potama basket atmışlığım var.. Neyse topu bilinçsizce sol elimle sürmeyi alışkanlık edinmiştim ve oradan yürüdüm:) ilkokul,  ortaokul, lise hayatım baya basketboldu…Haa buarada ilkokul ve ortaokulda ben kendi kendime metal müzik dinlemeye başlamıştım, anneme sürekli dinlediğim grupların tişörtlerini aldırıp onlarla geziyordum benim değerlilerimdi..Ablamın arkadaşlarıyla kaset değiştirirdik herkes kendinde olmayanı çekerdi.. ( ay kullandığım kelimeler bana bile yabancı geldi ) , basketbol oynarken sürekli babama yeni çıkan spor ayakkabılardan aldırıyordum, artık yeni ne çıktıysa bendeydi.. Lisede bu markalara yenileri eklendi, efendim sebago, burlington çorap, diesel kol, lumberjack ayakkabı, baya takipçisiydim..Annem yanları eskitme nubuk sebagolarımı sütçüye verene kadar..( eskidiğini düşünmüş :( ) …Şİmdi çok gülüyorum ama o zaman hiç gülmemiştim..

Neysee…bu yıllarda ablamla yollar ayrıldı, kendisi hala her sosyal faaliyetin içinde, gitar çalıyor, günde bir kitap bitiriyor, sürekli okuyor, her şeyi dinliyordu.. Hatta bir gün İbrahim Tatlıses'in " mavi yelek mor düğmeler " türküsünü dinledi, diye ablama ne oldu diye çok ağlamıştım..Hala dinlemem ama en azından saygı duymayı öğrendim, ablam her şeyi dinlediği için farketmezdi…Anlamak da biraz güçlük çekiyordum, ama olsun benim hayatım daha renkliydi:)
Ablam Bilkent'e girdiğinde, biz kardeşimle yalnız kaldık, ilk doğduğunda çok kıskanmıştım ve baya da sürmüştü bu kıskançlık, ne çok üzdüm kim bilir aahhh Seda'm umarım o üzdüğüm yıllar sen de bir iz bırakmamıştır, ne kadar pişmanım bilsen, şimdi mi? Sedam en yakın arkadaşım canım o benim ve bir de anne oldu, küçük anne…Kenidisinden bir tane daha var, güzel melek Mina'm..
Gel zaman git zaman ben de üniversiteye Ankara'ya gittim hoop ablamın yanına, ben yine basketboldan hiç kopmadım bu yıllarda..Ablam aynı ablam okuyor sürekli okuyor geziyor da nereden buluyor bu zamanı …Ben kendisine baka baka bi silkelendim dur dedim ya hayat bu değil Allah'tan geç kalmamışım ben de başladım okumaya, harala gürele..Ne geçerse elime çok hoşuma da gitti, basketbol, kitap, gezmeler valla da oluyormuş hepsi bir arada..Markalara olan ilgim devam etse de o çocukluk yılları gibi değildi, şimdi hiç değil, sadece bazı markalara sadakatim devam ediyor diyelim:) Kıssadan hisse okuma alışkanlığım ablamdan geldi iyi ki de gelmiş gerisini ben geliştirdim tabii , yazar seçmeye sevdiğim tüm yazarların kitaplarını alıp okumaya başladım, hala da devam ediyor, sadece annelik biraz hızımı kesti. Ankara'da arkadaşlarımızla her pazar mutlaka sinemaya giderdik, ne güzel günlerdi, filme hiç bakmazdık, sinemaya gider orada seçerdik, İnşaat filmini sinemada izleyen nadir insanlardanım mesela:) Tiyatro benim en sevdiğim etkinliklerden biriydi hala da öyle…
Şuanda izlediklerim,gördüklerim,gezdiklerim,okuduklarım benim için çok ama çok değerli..Hatta annemin sevgili arkadaşı Hale Kuntay'ın 1986'da  imzaladığı Küçük Kara Balık kitabı kütüphanemizin en güzel köşesinde Mira'nın okuyacağı günü bekliyor. Sadece annemin, benim ve ablamın hikayemizi yazdığı Milliyet çocuk yazısı yok onu da bulsam gözüm gibi saklarım.

Velhasıl Mira'yı iyi yetiştirebilmem için yol açan canımın içi güzel Ablama ( Berna ) binlerce teşekkür, şükür ki ablamsın, abla olduğumu hissetirip olgunlaşmamda büyük katkısı olan dünya güzeli canım kardeşime ( Seda ) binlerce teşekkür…İyi ki varsınız şükürler olsun ki, sizler gibi kardeşlerim var.. Ayrıca malzemenin kaynağı annem ve babam meleklerim benim, iyi ki sizsiniz ailem…Çok seviyorum sizleri…

Bu değişim tabiki süper oldu benim için, taaaa ki, farklı bir değişim bünyeyi yoklayana kadar….Ne zaman? Mira'mız geldiğinde yani lohusalık sendorumu dedikleri hadise…Dibine kadar yaşadım dibinde kalmadı Allah'tan yakında da onu yazacağım…:)

Not: Ablamın yolunu bir tek dil konusunda yakalayamadım, iste bir ingilizceyle idare ediyorum..:) 

19 Kasım 2015 Perşembe

Oyuncaklar hakkında öğrenimlerim..:)

Mira'yla çok keyifli bir yaz geçirdik, tatile gidemeyip, bütün yazı İstanbul'da geçirmek durumunda kalsak da günde 2 defa parklarda oynadık, zıpladık, eğlendik; bol bol güneşlendik…Temiz hava bol gıda diycem ama sadece temiz hava desem kafi olacak..:)

Sitemizdeki çocuk nüfusu oldukça fazla, hemen hemen yaşları da aynı diyebiliriz, hepsi aynı saatte parkta olunca inanılmaz tatlı ve eğlenceli kareler ortaya çıktı.
Hepsi birbirinin oyuncağını alıp oynuyordu, kendinde olmayan oyuncak en değerli oyuncak bunu çok net gördüm. Oyuncak almanın bir sonu yok, zaten onların da oyuncağa doyma eğilimi yok. Yeni alınan bir oyuncağın tüketilmesi yaklaşık 15 dakika; o yüzden ara ara oyuncakları kaldırıp yeniymiş gibi vermekte fayda var. Haaa bir de yüzüne bakmadığı bir oyuncak başka bir arkadaşı tarafından ele geçirilmişse oyuncak bir anda değere biniyor.
Mira'ya "first laptop" aldık, bildiğimiz laptop gibi dizayn edilmiş, oldukça renkli kapağını açınca düğmelerine basıyorsun, hayvan sesleri, uçak, motor vb. farklı sesler çıkartıp ışklar saçıyor kendisi. Yazın Mira arkadaşlarının pusetlerinin ceplerine adeta bir hazine bulmuşcasına yaklaşıp oyuncaklarını aldığı için ben de nasılsa evde kullanmıyor bari diğer arkadaşları kullansın parkta kirlenirse de zaten evde talep görmüyor diye düşündüm. Ama o da ne, arkadaşlarının ilgisini çekip onlar oynadıkça, Mira sadece baktı fakaaaat eve geldiğimizde en değerli oyuncaklarından biri oldu. Ama oyuncaklarını arkadaşlarıyla paylaşma konusunda şükür hiçbir sıkıntı yaşamıyoruz. Oyuncak konusunda ilk öğrenimim bu oldu, istemediği oyuncak başka bir arkadaşı tarafından ilgi görüyorsa, Mira için o oyuncak önemli oluyor.

O kadar çok çocuk, o kadar çok oyuncak demek, evde oyuncağın aynısı da olsa o başka birininse o oyunca başkadır; evdeki değildir, ama aynısı…. Olmaz o oyuncak farklıdır..Sonunda bunu park ahalisi olarak kabullendik:) İkinci öğrenimin de bu oldu; oyuncağın aynısı arkadaşında varsa, o oyuncak farklıdır. O farkı biz göremiyoruz, sadece afacanlar görebiliyor ama:)

Mira' nın en sevdiği şeylerden biri de parkta arabalarla oynamak, bayılıyor; araba, tren, uçak…Hatta parkta bir teyze "aaaa çok ilginç erkek çocuğu gibi " dedi. İlginç mi?? Bence çok normal kız çocuk erkek çocuk oyuncakları diye sınır koymak da bana çok yanlış geliyor. Arabayla oynarken aldığı zevk başka, bebekle oynarken aldığı zevk başka. Hiç bir oyuncağı elinden almadım canı neyle oynamak istiyorsa onunla oynasın..Ayrıca çok iyi araba kullanan kadınlara "maşallah erkek gibi araba kullanıyorsun" denmesi de beni bir o kadar rahatsız ediyor. Neyse konu dağılmadan; oyuncakları bu şekilde sınıflandırmamak da fayda var diye düşünüyorum..




Yukarıda bahsettim, en iyi oyuncak arkadaşının oyuncağı diye…Biz bunu bu yaz dibine kadar yaşadık oradan biliyorum.. Mira, haziran doğumlu ve yazın çok rahat yürüyordu; parkta bir bebek arkadaşımız da vardı, o da yürütecini indiriyordu..Veeeee yürüteç araba şeklinde, Mira için çok dikkat çekici bir materyal bu ; gördüğü anda gözünü ayıramıyordu. Bir gün deneyimlemek istedi, sağolsun annesi Sinem de durumu farkedip kendisi teklif etti, tabiki Mira balıklama atladı..Veee 5 dakika yerinde duramayan prensesim 15-20 dakika yürüteçle takıldı. Hiç kullanmadığımız için daha da değişik geldi, Mira'mız farklı bir deneyim yaşadı,çok ama çok eğlendi..Yürüteçle en hızlı koşan çocuk olabilir:)
Uzun uzun videoları da var, izledikçe hala gülüyorum.





18 Kasım 2015 Çarşamba

Beslenme: Ek Gıda 3

Nasıl giriş yapıyım; günler günleri aylar ayları kovaladı, Mira hala yemek seçiyor. O mama sandalyesinde ben dibinde telef oluyoruz. Şükür sebze yedirmenin yolunu bulmuştum, Mira mekanik oyuncaklardan aslında oyuncak da denmez o an elime ne geçerse, onlarla oynamaya bayılıyordu. Tak çıkar, döndür, kopart, mandalinanın içine parmaklarını sok suyunu sık en bayıldığı şeylerdi. Eline veriyordum, artık elime zararsız ne geçerse o onla oyalanırken ben yediriyordum… Takii algısı açılana kadar 10-11.aylarda Mira püre de yememeye başladı eline ne versem atmaya başladı; hatta töbe ben bunu vermem dediğim tableti bile verdim..Yok yok yemiyor…

Tamam normal yemek, evde ne piştiyse yavaş yavaş vermeye başladım, 1 kaşık alıyor sonrası yok..Artık bir gün canıma tak etti yaptım un çorbası bakalım ne olacak diye; aaaa o da ne prenses ayıla bayıla tüm kaseyi hoop bitirdi. Eee ama un çorbasıyla da hayat geçmez, bunu sevgili Bahar'ımız çok iyi bilir…Zor zamanların kurtarıcısı Mira' nın Baaar'ı :)
Buarada yazmayı atladım, Mira et de yemiyor ağzına kıyma geldiği anda tükürmeye başlıyor. Oysa aylar önce pürenin içine ne bulursam tıkıyordum ahhh eski günler…Neyse o anda melek annem imdadımıza yetişti, et suyu koy dedi, un çorbasına bastım et suyunu , ama pütürlüye de alışması gerekiyordu içine de azcık arpa şehriye koydum; sonra aynı çorbanın domateslisini yapmaya başladım aman un tadı gelsin de prenses ayıla bayıla yiyordu..Hala da çok seviyor. Ama her gün ne yaparsam et suyu çıkart zor olmaya başladı, yine annem girdi devreye et suyu haşla, buz poşetine koy tablet tablet verirsin dedi…Aynen öyle yaptım, tablet tablet et suları hala buzlukta duruyor… Canım Selincim Ankara'dan geldiğinde süper 3 gün geçirttim, tablet tablet et suyu çıkarttı. Buarada Selin de çiğ ete dokunamaz düşünün ne kadar zordaysak artık..Teşekkürler Selocanım:) Ellerin dert görmesin kardeşim..

Neyse gelelim günümüze, artık her türlü sebze çorbasını içiyor ( burada yine dilimi ısırdım ) içine kıyma da et de koyuyorum… Ama mutlaka bir de normal yemek yapıyorum, pilav,makarna hepsini yiyor. Ekmek yemediği için, arada çorbalarına özellikle kereviz gibi baskın tadı olanlarda un kavuruyorum.Yedirene kadar canım çıkıyor o ayrı..Artık tabletten pepee mi, kukuli mi,fingers family mi ne ararsan hepsi bizde..Buarada kreşte çalışacak kadar da çok çocuk şarkısı öğrendim, süper bir repertuarım var.
Mira şimdi tam 17 aylık ve genel beslenme durumumuz bu, ilerleyen günlerde tek tek tariflerini de vereceğim olur da aynı şeyleri yaşayan olur ya da tarif konusunda sıkıntıya düşenler belki işe yarar..

Buarada şunu da söylemek istiyorum, " aaa nasıl alıştırırsan öyle gider, aman biz kesinlikle bunu yapmadık bizim çocuk böyle değil" diyenler size de selam olsun, sizin çocuk farklıymış bacım, bizimki böyle bir şeye alıştırmıyorsun sadece kolay beslenme eğilimi olan, zor olan var. hah bizimki her konuda zor olanından o yüzden zor koşullara çözüm yaratmaya çalışanlardanız, özellikle alıştıranlardan değil, ooh yazdım bunu da rahatladım…

Not: Buarada Mira önlük de takmıyor, her modelinden, her kumaşından aldık. Geçenler anneanne ve dedesi de çok şık önlük almışlar ama yok ki yok… Kirlenmek güzeldir diyip geçiyoruz artık...




Amerika'dan Gaz Yardımı Aldık...

Bir gün Murat setten geldi, elinde bir poşet sevgili Tuba Ünsal Mira' nın gazı için bir şurup vermiş, denedik iyi de geldi. Fakat kendisi bu ilacı Amerika'dan almış. Hemen kardeşten öte can arkadaşım Gizem'e ulaştım ve Gizem bir aceleyle ilacı aynı gün eczaneden alıp kargoya verdi. Tabi taaa Amerika'dan geliyor öyle 2 günde kargo nerdeeee… Bu süreçte Gizem sürekli; geldi mi? kargo takip numarasından baktın mı? ay ne zaman gelecek diye benden çok telaşa kapıldı… Sonunda kapı çaldı ve bir PTT görevlisini karşımda görünce bu kadar sevineceğimi hiç bilmezdim. Amerikan yardımı artık elimdeydi, güzelce kullandık, bir süreyi de böyle atlattık. Bir süre diyorum çünkü ilaca bir süre sonra bu gaz illeti duyarsızlaşyor. Ama benim canım Gizem'im bu süreyi atlatmamıza çok yardımcı oldu bir kez daha kendine çok teşekkür ederim, çok seviyorum seni..

Bu vesileyle Mira' nın d vitaminlerini Amerika'dan getiren Elif ve Mert'i de asla unutamam, sadece ilaç için değil hep yanımızda oldular; sizi de çok seviyorum canlarım benim...

Hamilelik kilolarından nasıl kurtulunur ki? :)

Hamilelik iyi geçti diye daha önce yazmıştım, iyi hem de en iyisinden nerede bulucan bu kadar lüksü ye Allah ye; gelsin tatlılar, gitsin börekler…Sonra git doktora az yedin ya bir de fırçayı ye…
Malesef bu benim için bir rutin olmuştu, aman diyim dikkat edin.

Aman ne olacak hamilesin diyenler, ya ne olacak emzirirken verirsin diyenler; yok yok bünyeler farklı ben veremedim, bir de emzirirken de yeme süreci devam ediyor. Sütün artsın diye iyi beslenmen gerek, e emzirince de canın tatlı istiyor ondan da sakınmıyorsun maşallah…Tabiki doğumdan sonra veriyorsun, ödemler gitmeye başlıyor, şişlikler iniyor ama kilon yine de kalıyor.
Velhasıl ben eski kiloma dönemedim, bunu başlarda takmıyordum ama zaman geçtikçe takıyorsun, eski kıyafetlerinle ( hamilelikten önce giydiklerim ) vedalaşıyım mı, yok kalsın mı? onun derdine düşüyorsun. Kendimi artık iyi hissetmemeye başlamıştım.
Nasıl kilo versem diye düşünmeye başladım, önce diyetisyene gittim, aman zaten annem ve babamın söylediklerini kendisinden bir kez daha duydum, yok dedim ben bir daha gitmem.

Yine döndük başa… Bir gece internette takılıyorum yine, veeee buldum nasıl kilo vereceğimi buldum!!..Şimdi anlatacaklarım kesinlikle onu yap bunu yapma değildir, her bünye farklı her insanın yaşam disiplini farklıdır aman bunları unutmayın! Diyetisyen de bir çözümdür ama bana gelmedi:)
Ne bulmuştum; http://www.theslimfit.com işte bu!! Hemen sabah olsun da arayayım bari dedim, sabah hemen telefonu aldım elime; derdimi anlattım, sabırla dinledi Pınar Hanım..O anlattı ben dinledim, ben anlattım o dinledi.. Tamamdır başlıyoruz diyip kapattık telefonu ve prosedürleri halledip başladık..
Peki nasıldı program ve niye onları seçtim?

Öncelikle bebek bakarken, diyetisyene düzenli git, onun verdiği listedeki yemekler için alışveriş yap, sonra alışveriş listesini yemeğe dönüştür! Güzel fantazi..:) Malesef benim böyle bir vaktim yoktu zaten olsa spora giderdim, ki tanıyanlar bilir spor yapmayı çok severim.
Neyse bu arkadaşlar her gün bir sonraki günün 5 öğün yemeğini kapıdan teslim edip gittiler. Gelen yemekler gerçekten çok lezzetliydi, bu konuda ciddiyim..Ayrı bir heyecan da yaşamaya baaşladım acaba yarının mönüsünde ne var ? , hoşuma da gitti bu durum..1ay boyunca heyecanla bekleyerek sadece geleni yedim, ama spor yapamadım sadece 3 gün yürüyebildim ve sonunda 6 kilo verdim. Başlarda çok hızlı veriyorsun sonra duruyor, bir panik oluyorsun al işte veremedim diyorsun ama sonra vermeye devam ediyorsun e bünye de bir canlı tabii:)
Çok seçenekli bir program, emzirene, emzirmeyene, spor hocası da benimle yürüsün banane diyene , yok benim hocaya ayıracak vaktim diyene….Aman detaylara siteden ulaşın ya da Pınar Hanım'ı arayın detaylı anlatsın sabırla anlatıyor gerçekten:) Kendisine de selamımı söyleyin:)
Bu vesileyle de arkadaşlığı, dostluğu, sabrı, motivasyon mesajları için  kendisine çok teşekkürler…Programa yine dahil olacağım fazla 4 kilom daha kaldı..
Ben bu programa Mira tam 1 yaşına geldiğinde başladım, ne olur ne olmaz sütüm etkilenmesin diye:)

Ama siz yine de çok kilo almayın..

Özel Not: 
Gülin'im dikkat ; bilirsin benim de bünyem kiloya yatkın değildi..Emre'm sağlıkla gelsin de çözüm buluruz canım Gülin'im:) Saati tutturdum galiba…  Dua et Sidney'de kebap yok:) Bu not çok uzar çünkü çok özledim seni diyip sonlandırıyorum. Yine saati tutturup arayacağım dur çok duygulandım..



17 Kasım 2015 Salı

Off o kokular en sevdiklerim….Alt değiştirme önemli ..

Kakalar, çişler artık en bayıldıklarım…
Eskiden biri çocuğunun altını değiştirse hele ki kaka varsa gerçekten midem bulanıyordu.
Sonraaaaa….

Hastaneden eve geldik, bir kargaşa bir heyecan bir endişe karmakarışık duygular…
Ama beslenme alt değştirme gibi temel ihtiyaçlar hemen karşılanmalı; düşünecek, endişe edecek zaman yok. Alt değştirme kısmında en zayıf halka ben oldum. Mini minnacık bacaklarını kaldırıp ben nasıl yapsaydım ki bunu, ayrıca göbek bağı bile düşmemiş, lohusalık sendromunu en dibine kadar yaşayan ben, dedim ki yok yok ben yapamam.. Devreye annem ve sevgili eşim Murat girdi; bir o bir o artık kim denk gelirse o işi üstlendi.. Bu süreç 9 gün sürdü, Mira' nın göbek bağı düşene kadar.
Sonrasında görevimi başarıyla tamamladım, zaten şimdi ohooo tam süperim bu konuda:) Kaka yaptığını 100 m ileriden anlıyorum:) Hele ki o kakalar en sevdiklerim…Bir gün gelecek de o gazlara, kakalara bu kadar mutlu olacağım hiç düşünmezdim..O kakasını değiştirirken midemi bulandıran tüm minikler kusura bakmayın:)

Alt değiştirme her ne kadar basit gibi görünse de özellikle kız bebekler de hijyen çok ama çok önemliymiş..Bu konuda da çok dikkatli davrandık. Minik hijyenik pamuk mendiller var bebekler için onlardan aldık bolca, bir de cam kaseye kaynamış ılımış su koyup her altını açtığımızda onunla sildik güzelce; tabii bu çiş için geçerli. Kaka yaptığında hoop kucaklayıp lavabonun altına iyice yıkadık; hala da öyle yapıyoruz. Hatta misafirlik bile tanımam, kimin evindeysek çantamdan çıkarıyorum kurulama tülbentimizi hooop lavabo, zaten evine gittiğimiz arkadaşlarımız da canımız ciğerimiz..:)

Diğer bir konu bez konusu; en iyi bez diye bir şey yok bence, çocuğun tenine en uygun bez var. Çünkü bizim kullandığımız bez, bazı bebeklerde pişik yaptı farklı markalara yöneldi arkadaşlarım. Aynı şey pişik kremi için de geçerli; tamamen kremin iyi gelmesi bebeğin tenine bağlı. Ama eğer çocuğunuzun teni Mira' nın teni gibi hassassa sık sık bez değiştirmeniz gerekir hatta her değişimde havalandırmakta da fayda var.

Not: Tülbent önemli, bildiğimiz yılların tülbenti vardır ya beyaz hani onlardan bir sürü edinmekte fayda var. Her işe yarıyorlar, havlunun içine koyup banyodan sonra kurulama, yazın terlemeyi önlesin diye pusetin içine serme, biraz daha kalınını sıcak yaz gecelerinde üzerine örtme..Yani çok amaçlı bu tülbentler eskiler biliyor valla:)

Ürün Önerisi: Smartrike

Mira'nın 1.yaş doğumgününü evde kutladık, bir şey anlamıyor olsa da kutlamasak da olmazdı; tüm dostlarımız da sağolsun geldiler. Anneannesi ve babannesi döktürdüler kurabiyeler,börekler.... Karafırın'dan süper bir Mira pastası, doğumgünü hediyesi olarak geldi; gerçekten çok güzeldi. Amaaa Boncuk ve Fethi'den öyle bir hediye geldi ki, tam doğumgününden 2 gün önce internetten bakıp almaya karar verdiğim bir bisiklet.

Mira pusete binmekten hiç hoşlanmadı, fakat daha yürümeye de yeni yeni başladığı yaz dönemlerinde, kucağımda taşımam da mümkün değildi. Fakat bu bisiklet bizi kurtardı, hem kucağımda taşımaktan kurtuldum, hem de Mira pusete binmekten kurtuldu.
Tüm emniyet kemerleri olan, dengeli ve ebeveyn açısından kullanımı da kolay. Hatta alışverişe giderken parçalayıp hemen bagaja koyuyorduk, AVM içinde de onunla gezdi prenses.

Eğer pusete binme sorunu yaşarsanız, yazın ve kuru havalar için ideal bu bisikleti öneririm, bizimkinin markası Smartrike, fakat farklı markaların da mevcut hatta Elif ve Ünal'ın Denizkızının müziklisi bile var..Önemli olan hepsinin aynı işlevi yapması; gerçekten rahat edebilceğiniz bir taşıma aracı:)



16 Kasım 2015 Pazartesi

Minik ayaklar için...

Mira 10,5 aylıkken parkta birlikte takılmaya başladık, elinden tutup birlikte yürüyorduk. Biraz parmak uçlarında yürüyordu ama sürekli yürüme isteğiyle hızlı hızlı parmak ucunda gidiyordu.

Tam basmasını nasıl sağlayacaktık bilemiyordum…Bir gün parktayken karşı kaldırımdaki Kifidis' e girdik ve ilk adım ayakkabısı aldık. Ayakkabıyı aldıktan sonra tam basmaya başladı.Tasarımlar mükemmel değil ama amacına hizmet edip , ayak ortopedisini bozmuyor.

Veee… İlk adım ayakkabısı Mira' nın ilkler kutusunda yerini aldı…
Bakalım büyüyünce de beğenecek mi?


Ev Kazası mı? Aman Dikkat!

Daha önce yazmıştım evi yakıyordum diye, şimdi detaylara gelelim.
Ben sterilizasyon makinesi almadım, anam babam usulü tencerede kaynattım, hem daha zahmetsiz hem de daha pratik.
Fakaaaaat…
Uykunuz varsa, hele ki evde herkes uyuyorsa aman bir şey kaynatmaya kalkmayın!

Bir gece uykusuzluktan devrilmek üzereyim, Mira'yı uyuttum saat artık 4 müydü 5 miydi?
Evde annem, babam ve Murat var ve mira daha 10-15 günlük..
Zamandan kazanıp iş yapıcam ya, biberonları yıkadım tencereye koydum altını da yaktım aman onlar kaynarken ben de biraz uzanayım dedim…ve….Duman altı uyandık, baya mahalle esnafı bile artık zile basacak duruma gelmiş, hayatımda hiç bu kadar korkmadım, hiç bu kadar kendimi suçlamadım ve 30 saniye boyunca hiç bu kadar hızlı şükretmedim..Neyse ki, kimseye bir şey olmadan özellikle Mira' nın kılına zarar gelmeden atlattık. Şükürler olsun ki…

Siz siz olun aman dikkat edin, ben yapmam, uyumam demeyin! O yorgunluk başka bir yorgunluk…En tatlısından o ayrı…




Beslenme: Ek Gıda 2

Mira, ek gıdada bizi çok zorladı. O da ne! Meyve yemiyor, denemediğim meyve kalmadı; yok yok mümkün değil yemiyor. inanılmaz moralim bozuldu, bu çocuk hiç bir şey yemiyor napıcam hayıflanmalarım üst düzeyde başladı. Ancak kavanoz mamaların meyvelerinden bir kaçını yedirebildim; o da hepsini değil. Ama içim rahat değil, o kadar taze meyve varken neden hazır gıda veriyorum ki diye; sonra iç sesim diyor ki aman yesin de bir şey, sonuçta bunlar da bebekler için değil mi? böyle böyle günler geçti ve ben her yolu denedim cam rende elimde sürekli çeşitli meyveleri rendeleyip rendeleyip veriyorum. 
Sonra, şu kurtarıcı olan Philips hazır pişirici de elma, muz ne bulursam buharda pişirip; suyla yaptığım muhallebinin içine kattım, ve her gün bu şekilde meyve yemesini sağladım. Damak tadında bir alışkanlık edebildim ki şimdi şükür meyve yiyor…
Tabiki her çocuk aynı değil ama meyve yemeyen çocuklar için denenebilir.

Tarif
Mevsimine göre 1 adet meyve
Buharda pişirip, blenderdan geçirdim.
Bir tarafta da içme suyunun içine bir tatlı kaşığı pirinç unu koyup kaynayana kadar pişirdim. Ocağın altını kapatıp, buharda pişen meyveyi güzelce karıştırdım..Soğuyunca da afiyetle yedirdim..
Bazen meyveli muhallebisinin içine hurma da koydum tatlandırsın diye.
( 1 adet hurmayı su dolu bardakta bekletince kabukları çok rahat soyuluyor fakat boğazına takılmasın diye iyice ezmek gerekiyor )

Bu dönemde sürekli aradığım biri vardı; mobil sağlık danışmanım Dilara…Bana telefonda bıkmadan usanmadan telkin edici öğütlerde bulunup tarifler verdi. Kendisine de ablalığı, danışmanlığı ve dostluğu için ne kadar teşekkür etsem az…Superwoman:) Teşekkür ettim diye peşini bırakacağımı sanma yeni olaylarla peşindeyim…

Not: Anlaşılacağı üzere gerekli olan materyal cam rende:)

Ürün Önerisi: Oyun matından fazlası ...

Mira, 4.5 aylıkken hop oturuverdi, hemen doktora söyledim ; "aman endişe etmeyin sadece biraz erken olmuş ama bir yerine zarar vermez" dedi. Zaten bir süre sonra da yerlerde takılmaya başladı; tabiki çok sevindik fakat endişler de başladı, ay kafasını çarpar mı? bir yerine bir şey olur mu? Yere battaniye serdik ama yumuşak ve kaygan zemin hareketlerini kısıtlamaya ve zorlaştırmaya başladı. Hah tam da o zaman oyun matı arayışına girdik. Ara ara tam kafama oturmuyor ya ebatta problem var ya da sert zemin..ara ara buldum aldıklarımız arasında en çok işimize yarayan en çok sevdiğim Unigo'yu keşfettik.   Kullanılan materyal ve boyalar çocuk dostu hatta toptan alan kreşler varmış, darbe emici özelliği var ve farklı kalınlıkları ebatları da var. Tabiki ben en kalınından aldım nolur nolmaz diye:) Bu kadar bilgiyi nerden mi öğrendim, web sitelerine girdim biraz kafam karıştı, oradan bir cep telefonu numarası var bir hanımefendiyle konuştum ( ismini şuan hatırlayamıyorum kusura bakmasın) çok kibar bir şekilde sabırla tüm detayları anlattı. Tamam dedim işte aradığımız bu! Hemen siparişi verdik ve kazasız belasız şükürler olsun ki o dönemi atlattık. Oyun matımız şimdi ne mi yapıyor? Mira' nın oda halısı oldu üzerinde oyun oynuyor. Çift taraflı olduğu için sıkılınca diğer tarafını kullanıyoruz. Zaten arasak daha dekoratif halı bulamazdık, ayrıca kişisel olarak küçük çocukların odasında tüylü, kıllı halıların olmaması gerektiğini düşünenlerdenim:)

Ürünleri merak ediyorsanız ve böyle bir ihtiyacınız varsa http://www.unigo.com.tr adresinden detaylı inceleyebilirsiniz.

Not: Aynısından kardeşim de aldı:)

Meleğin Odası

Hamileliğin son zamanlarına doğru hep düşünüyorsun? odası nasıl olsun? oradan mı olsun buradan mı olsun? Benim yaptığım hataları yapmayın diye yazıyorum, ben kimseyi dinlemedim bir heyecan bir heyecan gidip beğendiğimiz takımı alıp çıktık..Bir de yatak odamıza almak için bir beşik de ekledik takımın yanına..
Sonra ne mi oldu? Annemler geldi ve annemin ilk soru" esra yatağın önü aşağıya iniyor mu? " efenim yatağın önü mü? bilmem hiç sormadım ki, bakmadım ki, eee bir de benim gibi kısa boyluysan artık çocuğu yatağa koymak için belin çıkar…Aman dikkat diyim hangi marka alırsanız alın mutlaka önü aşağıya iniyor mu diye bakın..Ayrıca bu mobilya yataklarının etrafının koruması da bir işe yaramıyor,ya da biz yarayanına rastlamadık. Annem sağolsun bildiğin anam babam yorgancısında ölçüsüne göre özel yaptırdı şimdi onu kullanıyoruz.

Ayrıca tavsiyem, ilk 6 ay odaya bile gerek yok, zaten yanınızda yatıyor beşik almak boşuna para harcamak kanımca. Onun yerine bir park yatak alıp 1.5 yaşına kadar kullanmak çok daha mantıklı, sonrasında siz de benim gibi evde yalnızsanız ayaklandığında oyun parkı olarak kullanırsınız. Oyun parkının içine koyup iş yapabiliyorum.. Bu kadar mobilya aldıktan sonra gidip bir park yatak alıp rahatladık, ilk doğduğu günden 1.5-2 yaşına kadar kullanılabiliyor; Mira, park yataktan aşağıya atladığı için biz kendi yatağına geçmek zorunda kaldık. Ama farklı farklı markalar ve ebatlar var, biz annemlere gittiğimizde annemlerin mira'ya aldığı bir yatak vardı 7 yaşına kadar kullanılabiliyormuş gerçekten kocaman bir park yataktı. Park yatakta yatsın, yuvarlansın kafasını çarpsın hiç endişe edecek bir şey olmuyor.

Biz marka olarak Nuna kullandık ve çok memnun kaldık, ayrıca seyahatlere giderken hop katla, kılıfa koy; at bagaja.. Fakat dediğim gibi bir çok marka var ve ebatlar farklı farklı ….Nuna alacak olursanız onun büyük boyunu almanızda fayda var.

Nevresim takımı alırken de dikkat etmeniz gereken nokta; düğmesiz olması. Her şeyi ağıza atma eğilimi başladığında düğmeye de takar mı kafayı diye düşündüm ve haklı çıktım..Aman siz siz olun çıtçıtlı olanlarından alın:)

En büyük temennim, nerede uyurlarsa uyusunlar mışıl mışıl uyusunlar:)

x0x0

Beslenme:Ek Gıda 1 Ürün Önerisi

Yazıda bahsi geçen kurtarıcıyla tanıştırayım…:)



Beslenme: Ek Gıda 1

Evvet…Miram tam 6 aylık olmuştu, doktorumuz da hadi bakalım ek gıdaya geçelim dedi…Ben bir sevindim ki anlatamam…Artık humanayı günde 5 mi içsem, irmik helvasını bir tencereye mi çıkartsam , kaç şişe boza içsem de sütüm daha da artsın stresim en azından biraz daha azalacaktı. En azından öyle sanmıştım ;)
Neyse öncelikle hemen internetten yoğurt makinesi ve kurtarıcı gibi gelen philips avent hızlı pişiriciyi aldık ☺️  Doktorumuz ne kadar kullanmayın dese de kullandım pişman değilim onun verdiği tarifle çorba yapmak için 3 saat lazım …Ayrıca tamamen püre yapmak zorunda değilsin istersen pütürlü de bırakabiliyorsun..Neyse hepimizin yakından tanıdığı patates,kabak,havuç üçlüsüyle içine irmik koyarak başladık ….Başlangıç tariflerini bu yazının altına ekleyeceğim…
Hemen yoğurdu mayaladım, amaaaa sürpriz1 mira zinhar yoğurt yemedi, meyveli, reçelli, ballı,daninolu, sade…yok yok hiç bir şekilde hala da yemiyor…Süt veremediğimiz için çok takılmıştım, doktorumuz da emzirdiğim için kalsiyum aldığını söyledi. Ayran, kefir, peynir hiçbirini yemiyor içmiyor hala da durum böyle devam ediyor…ama en azından süt  içiyor artık o yüzden içim biraz daha rahat ( bunu yazarken dilimi ısırdım )
Peynir vermenin bir yolunu buldum, pancake ve omletlerin içine dil peyniri rendeliyorum onu anlamıyor ama anlamadığı tek marka en tatsız tuzsuz olanı sek'in dil peyniri diğerleri tuzlu anlaşılıyor..aklınızda bulunsun !                 
Öncelikle tüm yemekleri günlük yaptım, ısıtmak için de yemeği porselen kapta sıcak su içinde ısıttım, ateş üstünde değil…

Tarifler:
Kabak 2/1
Patates2/1
Havuç2/1
1 tatlı kaşığı irmik
Hepsini makineye koydum; zaten kitapçığında hangi sebze için na kadar su koyman gerektiği yazıyor , ölçeğiyle su haznesine suyu koyuyorsun ve buharda pişmeye başlıyorlar.Pişirme işlemi bittiğinde alarm veriyor, sonra makineyi ters çevirip ister pütürlü ister pütürsüz blenderından geçiriyorsun..Ben bu şekilde yaptım…15 gün sonra mevsimine göre farklı sebzeler ekledim..8.aydan sonra da et ekledim püreye. Yalnız eti atıp önceden pişirdim ki çiğken sebzelerle birarada olmasın..Et piştikten sonra üzerine sebzeleri ekleyip tekrar aynı işlemi yaptım.Tüm bunlar en fazla 30 dakika sürüyor.
Sonraki aylarda pirinç, bulgur da ekledim..
Tahıllar için önemli konu ; fasulye, nohut ve mercimek gaz yapmasın diye önce haşlayıp kabuklarını çıkartıp kullandım.





Not: Her ne kadar mira yoğurt yemese de kişisel önerim  yoğurt makinesi alırken iyi araştırın.
Philips Avent pişirici ise, tam bir kurtarıcı, hem çok pratik hem de buharda pişirdiği için sebzeler, meyveler vitamin kaybına uğramıyor.. Onda dikkat edilmesi gereken, su haznesine içme suyu kullanmak ve işlem bittikten sonra içinde su kalmasın diye ters çevirip bir dahaki kullanıma kadar da kapağını açık bırakmak.
http://www.e-bebek.com/philips-avent-scf870-wasabi-hizli-pisirici-ve-blender_PAV-CF870 ( ürüne buradan bakabilirsiniz )
Umarım yemek seçmeyen bir bebeğiniz olur:)


15 Kasım 2015 Pazar

Alışveriş mi!!!

Öncelikle hiç bitmek tükenmek bilmeyen bir ihtiyaç listesi olduğunu söylemek gerek…Islak mendiller, bezler, pişik kremleri…hiç mi hiç bitmiyor…Çıkıp almak için zaman malesef olamıyor…Bir çok annenin de yaptığı gibi alışverişlerimizi ebebek'ten yapıyoruz ve bir de tesadüfen keşfettiğim bebekhouse'dan…,Bebekhouse çok güzel markaları getiriyor, aradığınız aramadığınız herşeyi buluyorsunuz..Ayrıca çalışanları çok kibar, Mira' ya pipetli bardak almıştım, sadece sepete 1 adet diye ekledim, hemen telefonum çaldı, "esra hanım merhaba , bardağınızın rengi mavi mi olsun pembe mi " ne ne farkeder aman hadi pembe olsun dedim….( renk ayrımını çok gereksiz buluyorum, sektör artık bir kendine gelsin canım:) ) Neyse konumuza dönersek çok kibar, bir sorun karşısında hemen çözüm üreten çalışanları var, sahibi kim ya da kimler bilmiyorum ama gönül rahatlığıyla alışveriş yapacağınız bir site…


Not: Dünya markalarını da bulabiliyorsunuz, ispanyol markası mayoral'in tüm koleksiyonunu getiriyorlar ve çok ciciler…Veee beslenmeye başladığında ihtiyaç olacak tabak,çatal,kaşık, saklama kapları süper…Munchkin tabaklarımızı çok rahat kullanıyoruz…


Bu da oldu mu şimdi bir günün tavsiyesi, e artık her gün yani yazabildiğim gün benim için her gündür; yazarım bir tavsiye….Biliyorum ki burayı okuyacak olanları hep canlarım o yüzden buradan da sorabilirsiniz ama direkt arayadabilirsiniz….



stride rite

aklımdayken, stride rite ; ortopedik çocuk ayakkabıları satan nadir iyi markalardan biri, biriydi…Fakat Türkiye pazarından çekildiler hatta birkaç mağazası sanırım kapandı bile…
Özellikle çocukları için bu markayı arayanlara bir not: takatuka.com'da hala bir çok modeli satışta, daha ne kadar kalır bilmem ama en azından şimdilik mevcut:)
http://www.takatuka.com/stride-rite
Mira'nın gözünün çapağını yerim:)

Miramızın ( allah başka dert vermesin ) gözünde çapaklanma problemi yaşadık, doğduğu günden beri çapaklanıp sulanıyordu….
Çocuk doktorumuz " hiç endişe etmeyin, bu çok sık karşılaşılan bir problem ilk 6 ay geçmezde göz doktoruna yönlendiririz" dedi…meğersem o gözün göz yaşı kanalı tıkalıymış.
Her gün günde 3 kez masaj yaptım, dr. fisher eye care'le temizledim çapağını , çünkü mikroba açıktı en hijyeniğinden temizleme mendili kullanmak da boynumuzun borcu deyip eczaneden kutu kutu aldık…
Tüm bunların yanında sürekli dua ettim açılsın diye ama açılmadı…
Göz doktoruna gittik 6.ayda , kendisi 1-1,5 ay bekleyelim açılmazsa operasyonla açarız dedi…Operasyon muuuuu ?! bittim, bittim , bittim nasıl bir stres yaşadığımı tahmin bile edemezsiniz…Bekledim yine açılmadı…Doktorumuza güvendik operasyona gittik hem de cümbür cemaat, annem, babam evde dualarıyla destek oldular…hastane odamıza ; yeni anne olan canım pınarım, asyamızın annesi ve babası Ahmet ve Şirin, hatta kontrolleri olduğundan Şirin'in annesi ve abisi de geldi…Mira'mı bir güzel sakinleştirdiler ( gelenler değil, hemşireler ilaçla sakinleştirdi ) hala videolarına bakınca çok duygulanıyorum, sonra birlikte ameliyathaneye gittik ve şükür Allahıma her şey yolunda gitti ve Mira uyandı..Sonunda kurtulduk yani hatta 5 gün önce göz kontrolümüz vardı doktoromuz her şeyin yolunda olduğunu söyledi…

Aynı sorunu yaşayanlara not: Doktorumuz bu işlemin çok gecikmeden yapılması gerektiğini 1 yaşından  sonraya bırakıldığından kemikleşme başlayacağı için , bu kadar basit bir işin daha zor olacağını ve hatta operasyonu tekrarlamaya bile gerek olabileceğini söyledi.
Kendisine de tekrar teşekkür ( nereden bilecekse, olsun ben yazıyım da ) Prof. Dr Nazan Erda ( Fulya Acıbadem)
Kesinlikle atlamak istemedim; bu gazlı günlerimizi atlatmamızda çok yardımcı olan 4moms anakucağımızın hakkını vermem lazım , ah dili olsa da konuşsa derler ya o cinsten…Miram ayaklanana kadar az derdimizi çekmedi…

Not: Her bebek sevmeyebiliyor…ilgilenenler için, joker mağazalarında var, ürünün fiyatı biraz yüksek ; ikinci el çocuk eşyaları satan sitelerde de olabiliyor.. ( tutumluanne.com, bebecruz gibi… )

kitap…
Eeee böyle bir yoğun ortamda kitap okuma oranım da biraz düştü; en son Hıfzı Topuz'un son kitabını okudum "gizli aşklar" tavsiye ederim…Şirin, samimi bir kitap olmuş, bütün kitaplarını okuyan sadık bir okuyucusu olarak bitmeden tükenmeden yazmış , yazdırılmış diyebiliriz…

Not: Allah daha çok kitap yazacak kadar sağlıklı ömür versin kendisine ...
geçenlerde çok uzun zamandır göremediğim ama kalbimizin bir olduğuna inandığım canım arkadaşım gözde geldi; o sadece bize geldi ama bana çok iyi geldi:) çok severim canımı insan istiyor ki mükemmel ev sahibeliği yapayım ama gönlümdekini yapamamanın vermiş olduğu bir hayıflanma da olmadı değil…iyi ki geldi en kısa zamanda yine gelecek sözü var…
Anneliğin en temel kurallarından biri de sanırım sosyalleşememek, zaten çok geceleri çıkan her gün bir etkinlik içinde olan biri değildim ama en azından bir kahve içecek vakti de esirgemiyordum…Yani anlayacağınız temel kurallardan biri sosyalleşememek :) ama böyle asosyalliğe de can kurban demek gerek…

Çok güzel bir hamilelik geçirdim gerçekten 34.haftaya kadar da çalıştım iş arkadaşlarımın da hayatımı kolaylaştırdığını düşünürsek her şey harika geçti…bu süreyi bu kadar rahat geçirmemdeki en önemli faktörlerden biri de sevgili doktorum Doc.Dr Hüsnü Görgen oldu; kendisi inanılmaz rahat ve hiç tedirgin etmeyen bir doktor yeni doktor arayışında olan tüm arkadaşlarıma tavsiye ederim..sonrasında da eş durumu var eşiniz bu süreyi ne kadar rahat atlatmanızı sağlarsa o kadar mutlu hamile oluyorsunuz ki hamilelik döneminde kendisinin de emeklerini inkar edemem…
Tüm bu güzel sürecin sonunda , meleğimizi kucağımıza aldık dünyanın en mutlu insanı oldum hala da öyleyim sayesinde…

İlk aylarda çok ciddi gaz problemlerimiz oldu; daha 3.günden vardı doktorumuza söylediğimizde "hayır efendim olamaz ilk 15 gün olmaz " dedi ..valla bal gibi de oluyor…onu annem ve bana sormak gerek…bu dönemi çok uykusuz, bitkin ve o kadar de gergin geçirdim; hatta evi bile yakıyordum neyse onu sonra yazarım…biz bu gazlı dönemde milupanın rezene çayını kullandık, tabiki yediklerime çok dikkat ettim, herşeyin içine bolca kekik eklendi, hergün rezene içtim…eh biraz hafifledi ama tamamen geçmedi vee 8 ay boyunca bu şekilde devam ettik…

Gelelim süt problemimize ;  kesinlikle bir anneye sorulmaması gereken soruları aşağıya yazıyorum bunu eşler , dostlar, arkadaşlar bence iyi okuyun ya da okumayın biri size de söylesin inşallah!!

-sütün geliyor mu?
-sütün yetiyor mu?
-emiyor mu?
-aman mama verme!!!

şimdiii. benim sütüm yeteri kadar olamadı o yüzden mama takviyeli gittik ; bebek aç kalacağına bulduğumuz bir çözümdü…sonuçta sütü olan hiçbir anne mama vermek istemez..bunu artık anlayın!!!
bu sorular ve yorumlar yoruyor, geriyor, bozuyor…yani siz siz olun sormayın napıcan sütü yoksa sen mi emziricen ya da çocuk doktoru musun teyze diyesi geliyor insanın!!
Şükür Allah'a 16 ayda emzirdim…
İlk 1 ay sen yara oluyorsun canın acıyor; onun için de evicap kapsül iyi geldi tüm kremlerden denendikten sonra… ( tıp eğitimi almadım yazdığım hiçbir ilaç ismi tavsiye niteliği taşımaz; doktorunuza sorunuz )

Neyse …17.aydayız veeeee asıl dert ek gıdadaymış ya , yani bizim için öyle oldu… Onu da uzun uzuuuun yazacağım…Mira'ya neler yaptım, hangi aletleri kullandım vb….

Not: İlk kısımları hızlı geçtim sadece eklemek isterim ki, bebek mağazalarının verdiği ısrarla elinize tutuşturulan alışveriş listelerinden kurtulun aman o listeler tamamen büyük saçmalık…bebek ihtiyacını kendi belirliyor ya da sizin ihtiyaçlarınız zamanla oluşuyor….


şimdilik xoxo

sonunda...

Uzun zamandır bir blog açmak istiyordum takipçim olur olmaz; kaç kişi olur hiç mühim değil; sadece yaşadıklarımı paylaşmak belki birkaç kişinin işini kolaylaştırır; şuanda kızım tam 17 aylık…düşününce 17 ay ne çabuk geçmiş ama detaylı tarama yaptığımda ne zor geçmiş diyorum…