26 Ağustos 2016 Cuma

Yine yeni yeniden….

En son yazdığım tarihe baktım da…Ne çok geçmiş üzerinden zamanın hızla geçtiği hatta nefes bile almadığı kayıt altında olunca daha da bir çarpıyor yüzüne yüzüne…
Yazmadım/yazamadım…Bir türlü elim varmadı ama bunca zaman ne çok şey yaşandı ne acılar yaşandı,hastalıklar yaşandı çok üzücü zamanlar geçti tabii burada Allah beterinden saklasın demeden geçemeyeceğim… Güzel şeyler de oldu yeniden iş hayatına yeni işlerle girmek de iyi geldi…
Bunca şey olurken şu da bana büyük bir ders oldu dost dediğin sadece kötü gün dostu değil iyi gününde de insan yanında istiyor o yüzden siz siz olun dost bildiklerinizin iyi gününde de kötü gününde de yanında olun…Hah verdim de mesajı şimdi devam…

Mira tam 27 aylık oldu aslında normal şartlar altında site içindeki anaokuluna yarım gün başlayacaktı, kayıdımızı yaptrdık her şey tamamdı Mira da bu konuda çok heyecanlandı çünkü geçen yıl hafta sonları  2 saat oyun okuluna gittik birlikte ve çok sevdi…
Neyse malesef yaşanan 15 temmuz gününden sonraki süreçte bizim Cumhuriyet Koleji de malesef ki kapatıldı, malesef dediğim hem maddi hem manevi bize bir yıkım oldu hiç beklemediğimiz bir kurum olması da daha da içler acısı bir durum… Yoksa kapanmasına zerre üzülmedim hatta mümkünse ülke bütünlüğüne kasdeden her yerin köküne kadar kapanmasını canı gönülden isteyenlerdenim. Ama Mira'nın hevesi kursağında kaldığı gibi bizim para da hiç bilmediğimiz hatta kendimi bildiğim günden beri nefret ettiğim bir yapının içine gitmiş oldu:(

Miram büyüyor…Artık onu uyuturken benim ona dediğim gibi sen çok tatlısın seni çok seviyorum annem diyerek saçlarımı okşuyor…. Allah hepimizin çocuklarını korusun ve sağlıklı güzel mutlu günlerini görmeyi nasip etsin… Benden şimdilik bu kadar …

Not: Bu okul işinin tek hayrı belki blog yazmaya tekrar karar vermem oldu! Çıkmıyor gitmiyor sinirim…Napıyım:)

5 Ocak 2016 Salı

Bakıcı olayında ilk izlenimim-1

Bu bakıcı işi neymiş arkadaşım!!!
Daha önce hiç bakıcı mülakatı yapmadım, aslında biri başlayacaktı tanıdık da olduğu için çok sıkıştırmalı bir görüşmemiz olmamıştı amma velakin kendisine şuanda ulaşılamıyor, sinyal sesinden sonra mesaj bırakabilirsiniz moduna geçti teyzem, mesajlarım bir tek tik hem de silik tik a dostlar!!!
Neyse hummalı bir bakıcı bulma çalışması başladı, önceleri çekingendim önceleri dediğim sanırım 36 saat oldu oooo hemen kavradım olayı; onların aksanında bendeki soruları ucu bucağı yok! Hatta boşuna zaman kaybetmeyelim diye whatsup'tan görüşme bile yapmaya başladım…Önce foto, sonra sigara var mı? ne durumdasın burada anlatıcının söylemek istediği kaçak mısın göçek misin? kaçak işe girmem çünkü:) Valla dolarlar havada uçuşuyor sanki çocuğu olup bakıcı almak durumunda kalan insanların insanlarımızın arka odada para basma makinesi var?!
Bu nasıl paralar yahu demeden geçemeyeceğim, eee yemek yapabiliyor musun? E biraz!! E biraz da o kadarını ben de yapabiliyorum!!
Hatta bugün görüştüğüm abla çok da iyi insana benziyordu sağolsun bana dedi ki, "bak kızım kimi alırsan al mutlaka kamera sistemi kur" sen beni ne sandın teyzeeem!! Zaten o sistem kurulalı 1 ay oldu!! Ben ekstra istediklerimi de söyledim, hatta….
Kaçak olmayacaksın hak hukuk neyse odur!
Sigara içilmeyecek
Çocuğun yanında telefonla konuşulmayacak
Eller sürekli yıkanacak
Haaa buarada işe başlamadan 1 gün önce tarihli kan testi istiyorum ( Hepatit a,b,c, HIV, genel tarama )
Her yurt dışına çıkıp girdikten sonra aynı testin tekrarını isterim
Öncelik Mira tabiki,
Ütü mütü farketmez 5 günde 1 de yapsan önemli değil,
Ben anlattıkça kadın dinledi, e haklısın dedi…sonunda anlayan biri çıktı kardeşim..
Şimdi bunları çok abartı bulanlara söyliyim; siz bi işe girerken kendi ülkenizde ; istemiyorlar mı savcılıktan temiz kağıdı bile..e bunlar da benim hakkım…Sonuçta bizle yaşayacak…
Ayrıca ben şu izin parasını anlamadım, mesela ben işe girdim, hayatımda fazla mesai yol parası aldığım işim hiç olmadı ama diyelim ki alan arkadaşlar var, ülkemizin böyle güzide şirketlerinde çalışan…
Hafta sonu tatilleri için para alıyor muyuz?, musunuz?, musun?
Hadi buna herkes tamam demiş tabiki biz de tamam diyeceğiz,…
Ama huyu huyuma suyu suyuma isteklerime fal taşı Özbek gözüyle bakmayacak bir teyze arıyorum; çok mu yani!!!
Bu süreçte benle aynı süreçten tüm dostlarıma arkadaşlarıma selam eder, allah kolaylık versin derim…
Sevgiler



4 Ocak 2016 Pazartesi

Dost Yazar: Pınar Karaçam

Offf ne mesailer,ne işler ne yoğunluklar ne yorgunluklar…Canım Pınar'ım iş hayatının kazandırdığı güzel insanlarımdan biri…eeee geldiğimiz nokta, geçtiğimiz süreç çok benzer ve ne paylaşımlar neler neler…İyi ki yazdın Pınar'ım….Yine yaz hep yaz…Pınar çok ciddi bir konuda yazdı, bence tüm anne adaylarının yeni annelerin mutlaka ama mutlaka okuması gerek!!!


Sevgili Esra’nin yazilarini, tecrubelerini, herzaman ictenlikle yardim ettigi gunleri ve geceleri asla unutamam. Sayfasinda bana da yer actigi icin cok mutluyum. Benim de nacizane tecrubemden yeni anneler, anne olacak arkadaslar faydalanirsa ne mutlu bana. Esra'ya sonsuz tesekkurler...


MEMELERE DIKKAT!:)

Daha cocukken "Buyicem anne olcam ben. Evim olcak sicacik" derdim.
Ve o hayallerini kurdugum bebegime sukurler olsun sahip oldum. Oldum da... Hic hayal ettigim gibi olmadi. Gozlerim doluyor bunlari yazarken. Poyraz'i hastanede odaya getirdiklerinde beynimde su ses yankilaniyordu "Allah'im biz nasil buyuk bir sorumlulugun altina girdik? Kimin fikriydi ki?"
Bu bir ic ses degildi sadece. Farkinda olmadan abimin gozlerine caresizce bakarken dudaklarimdan dokuluvermis sozcukler "Cok buyuk bir sorumluluk"

Kimin mi fikriydi? Hani cocuklugunun hayalleriydi Pinar? Simdi kimin fikri mi oldu?!
Yasadigim sok muydu travma mi eksi lohusa serbeti miydi bilmem. Poyraz o sokumu hissetmis olmali ki aylarca agladi. Ta ki ben "Benim bir oglum var. Cok sansliyim" diyene dek. Adina gaz sancilari diyin, aksam huzursulugu, yeni dunyaya alisiyor, o daha bir bebek.. Ne de derseniz diyin. Poyraz annesinin mutsuzlugunu ve sokunu buram buram hissetmisti bence. Gece uykusunda gulerken, mutluluktan aglayip, bebegimi gulduren meleklere tesekkur ederdim. Yok osurdu, yok kakasini yapti, aman serum fizyolojigini sikalim burnu tikanmasin, memelerden sut geliyor mu yetiyor mu, yemeye icmeye dikkat derkeeeen. Sanirim 25. Gundu. Sol gogsumun ucunda korkunc bir aci hissetmeye basladim. Oysa ki yara olmamasi icin e vitamin kapsulu, ozel kremler, hatta zeyinyagiyla hazirlanmis ayva cekirdeklerini bile surmustum. Her gun dus aliyordum. Bu aci da neyin nesiydi? Uzerine gidip emzirmeye devam ettim. Ve ertesi gun birakin emzirmeyi, gogsumun tamamina yerlesen o aci artik vucudumu kontrol etmeye baslamisti. Titreme ve beraberinde atesle... Gogsumun ucu bembeyaz oldu. Ve iltihap akmaya basladi. Hemen kadin dogumcumu aradim. Sagolsun antibiyotik baslatti. Cocuk doktoruma gogsumun fotografini gonderdim. Ilkonce ciddi bir sey olmadigini soyledi. Ates vs diyince mastit olabilir acil doktora gorunun dedi. Neticede 41 derece atesle acildeydim. Ultrason cekildi, gogsumun tamaminin iltihaplandigini soylediler. Yani mastit olmustum. Halk arasinda 'sut kirilmasi' olarak biliniyor. Doktor hic duymak istemedigim seyi soyledi. "Gogsunuzu duzenli sagmaniz lazim." Sagmak? Dokunamiyorum bile. Cildirdiniz mi... O muthis caresiz zekamla Emla (dovme yapilirken kullanilan krem) surerek sagarim ozaman dedim. "Siz bilirsiniz ama atesin dusmesi icin duzenli sagmaniz lazim." Cevabini aldim. 21. yy.da 2015 teyiz. En iyi hastanelerden birinin acilinde acidan ve atesten kivranirken, gogsumun acisina hicbir cozum olmadigini farkettim. Evde beni bekleyen bir oglum varken, ayakta durmam gereken bir surecten geciyorken mastit olmak, inanin bir annenin yasamak isteyecegi en son seylerden biridir. Gunlerce aglaya aglaya sagip doktum sutumu. Yastiklari carsaflari tirmaliyordum acidan. Antibiyotik iltihabi kurutmaya baslamisken emzirmeye calistim. Iltihap gecse de acisi bakiydi. Surecin zorlugu bir kenara. Artik farketmistim ki gogsumden sut gelmiyordu. Vazgecmedim. Hastanelerde kullanilan sut pompalarindan aldim. Bir ay boyunca da onunla devam ettim. Ama malesef Poyrazin beslenmesi tek memeye dusmustu. Mama takviyeyle devam ettik yine. Ta ki 4. ayin sonuna kadar. Sonra ise sadece mama...

Hamile oldugunuzu ogrendiginizde baska baska seylere merak saliyorsunuz. Bu ay hangi gelisimde, haftalik takip aplikasyonlari, karyolasi, kiyafetleriydi derken... Bir bebegin en cok ihtiyaci olan seyi, gozardi ediyorsunuz. 'Emzirmek ve lohusalik.'

Emzirmek ogrenilmesi gereken teknik bir sey. 2-3 saatte bir memeyi tamamen bosaltmaniz gerekiyor. Aksi taktirde gogsunuzde kalan sut atese ve iltihaba sebep olabiliyor. Lohusalik ise zamani geldiginde tecrube ediliyor. (Tabi herkes yasamiyor. Piyangodan size ne ciktigiyla alakali.) Dilerim yasamazsiniz. Cunku anne mutsuzsa, bebekte mutsuz oluyor.

Poyraz 7 aylik. Suan karsimda bana gulumseyerek bakiyor. Sukurler olsun gozlerinin ici guluyor. O gulen gozlerine egilip diyorum ki "Biz birbirimiz icin yaratilmisiz bebegim."

En onemli 3 sey:
Siz
Bebeginiz ve
Memeleriniz.
Aman memelere dikkat!



30 Aralık 2015 Çarşamba

Musmutlu Yıllar….

Koskoca 2015 geçti gitti…
İçine ne çok şey sığdı…Ama bu yıl tekrar tekrar yineletti ki; sağlık önce sağlık her şeyden çok ama çok önemli…Yeni yılın ilk dileği; hepimiz için SAĞLIK diliyorum…

Ne güzel haberler aldım bu yıl, canım Mert ,Poyraz,Su,Asya,Bahar sağlıkla geldi, Deniz yolda…daha bir çok bebek …Allah hepsine sağlıklı sıhhatli bir yaşam musmutlu bir ömür versin….İkinci dileğim haliyle çocuklar için; tüm çocukların gülümseyebileceği yarınlarını görüp mutlu yaşayabileceği bir dünya dililyorum; bu da barışla mümkün aslında…İkinci dileğim BARIŞ…

Önce yaşadığımız dört duvar arasında, sonra tüm sevdiklerimiz ve bizi sevenler için ; ailelerimiz için MUTLULUK ve HUZUR diliyorum…

Hepimiz için; çocuklarımızın geleceğini güvene almak için bol bol iş diliyorum; çalışan demir pas

tutmazmış, bunun için elimizden geleni yapıyoruz; o yüzden hepimize ŞANS diliyorum…

Hayatıma bu yıl ne güzel insanlar girdi; isim isim saymak mümkün olmayacak ama onlar kendilerini çok iyi biliyorlar; ve şuana kadar hayatıma giren herkes için her şey için şükürler olsun diyorum..Dileğim; bu yıl da BİRLİK BERABERLİK içinde geçsin…

2016 yılında da gezelim görelim; tiyatro,sinema,spor,kitap hep olsun ama hep….

Ülkemiz ve dünya için barış dolu çok güzel bir yıl olsun..

Hepimizin yeni yılı kutlu,mutlu ve umutlu olsun…Umutlarımızı hiç kaybetmeyeceğimiz günlerimiz olsun…

Not: Yeni yılın ilk yazısı Pınar'cımdan gelecek…bekleyiniz…

Sevgiler



22 Aralık 2015 Salı

Dost Yazar: Burcu Altınay Çalık

Burcuuu, benim çocukluğum, gençliğim, basketbol yıllarımdan bir arkadaş…Eski arkadaşlar ne olursa olsun ben de hep ayrı apayrı…Burcu'yla sadece 1 kez konuştuk üzerine bir daha hiç konuşmadık ve söz verdiği gibi hooop yazmış yazısını yollamış…İki melek annesi, çocuk da yaparım kariyer de yaparım diyen süpper annelerden…Ben yazısını çok içten buldum büyük ihtimalle hiç deneyimlemeyeceğim bir deneyim paylaşmış, özellikle 2.çocuk isteyenlerin ilgisine ..bilgisine..Ellerine, kalemine, arkadaşlığına sağlık…Burcu'm…Yine yaz ne zaman istersen …Al sana açılmış hazır blog:)








Esra “blogumda misafir olur musun?” dediğinde çooook sevindim çünkü çok uzun zamandır ben de yazsam bişeyler istiyorum... ama yazmak için bilgisayar başına geçmek bir ay kadar sürünce bu hevesim tekrar geri plana düştü... misafir blogcu olarak ne yazsam ne yazsam diye düşünürken o kadar çok şey yazmak istedim ki sonra misafirliğin kısası makbul diyerek esranın en azından şimdilik değinmeyeceği bir konu iki çocuklu anne olmak nasıldır onu yazayım dedim…

Öncelikle ben tuna balığı (alp tuna) ve bal damlasının (damla) eczacı annesi “eczanne” burcu... esrayla arkadaşlığımız çoook eskilere sivasta basketbol oynadığımız zamanlara dayanıyor... şimdi de sosyal medyadan haberdar oluyoruz birbirimizden…

işte benim kalemimden iki kuzulu annelik…

ikinci çocuk doğunca anlıyorsun ki aslında ilk bebeğin varken bir sürü zamanın oluyormuş... bebeğin uyuduğu zaman tek yapman gereken sessiz olmak, o uyuduğu sürece ne işin varsa hızlıca onu halledebilirsin... ama ikinci çocukla birlikte koşturarak yanına gitmen gereken biri daha oluyor... seninle oyun oynamak isteyen, seni özleyen ve artık ele avuca sığmayan büyüğüne koşuyorsun hemen…

ilk çocukta ailecek parmaklarının üstünde yürüyüp o uyanmasın diye her türlü önlemi alabiliyorsun ama ikinci çocukta evin sessiz olma gibi bi şansı yok çünkü evde sürekli “annnneeeeee” diye bağıran bir kuzu daha var...sabahtan akşama kadar işyerinde koşturup akşam eve gelip iki kuzuna da mümkün olduğunca zaman ayırıp, gece sabaha kadar küçük kuzunun başını bekliyorsun... ve sabah aynı koşturmaca yeniden başlıyor... sonu olmayan bi yarışta gibisiniz…

en zor anlardan biri gece iki çocuğun da anneyle uyumak istemesi... hangisine öncelik vereceğini bilemiyorsun…

ilk çocukta yediği içtiği herşey adım adım takip edilirken yeni bebek ek gıdaya geçince “biz ne yiyorsak o da aynısını yiyor” seviyesine ulaşıyorsun…evde pişen yemeği yesinler de ne yerlerse yesinler :)

ilk çocukta her anı fotoğraf ile ölümsüzleştirilip hatta günlük tutulurken ikinci çocukta “aman bir yaşa kadar hep aynı ne yazacağım ki günlüğe?” deyip zaman bulamıyorsun.Yine alışverişe gidiyorsun ama ilk çocuktaki gibi keyifli uzun yapmıyorsun, ne lazım kafanda oluşturup hızlıca çıkıyorsun mağazalardan... hatta kendi hızına ve verimliliğine şaşıyorsun…

ikinci çocukla birlikte anlıyorsun ki deneyimli annelik diye bişey yok, ikinci çocukta sudan çıkmış balığa dönüyorsun... herşey sıfırlanıyor özellikle ilk zamanlarda bi bebeği büyütmek ne zor bi kez daha öğreniyorsun, hatta şimdi iki taneyi büyütmelisin…

çocukların herşeyleri birbirinden farklı oluyor... her çocuğun bezi, pişik kremi, yediği mama, gaz ilacı, emziği hep birbirinden farklı oluyor... deneme yanılma yöntemiyle bulman gerekiyor... başka çocuklarda işe yarayan sizinkinde yaramayabiliyor... ilk çocuk yöntemleri de ikinci de işe yaramıyor... herşeyi en baştan deneme yanılma ile buluyorsun…

her ne kadar ilk çocukta da rahat bir anne olsam da ikincide rahatlığımın dozu milyon kere arttı... anane, babanne, nene, teyze yöntemleri her zaman işe yarar, doğrudur... gerilmeye gerek yok...ilk bebekte herkese bu işin ne kadar zor olduğunu saatlerce anlatabilecekken şimdi “aman büyüyorlar işte, sağlıklı olsunlar yeter ki!” deyip geçiyorsun…

annene binlerce defa teşekkür etsen az kalıyor çünkü o olmasaydı ikinci çocuğa asla cesaret edemeyeceğini çok iyi biliyorsun.. iyi ki varsınız can anneler…

zamanında vermeye kıyamadığın, gözün gibi baktığın, kaybolmasın diye parçalarını düzenli biraraya getirdiğin oyuncaklar ikinci kuzunun da en sevdikleri oluyor... iyi ki atmamışım diyorsun, hem bi iki tanesini saklayıp geri kalanını başka çocuklara da vermek ayrı bir keyif…

gezmeyi tozmayı çok seven ben ikinci çocukta da hız kesmedim... “hadi gidelim” deyip yollara düşüyorum hem şehir içi gezmeler hem de şehir dışı gezmeler... evden çıkması zor olabiliyor, sen ne kadar küçüğü hazırlasan da büyük de artık başlı başına bir birey oluyor... “oyuncağımı da aldın mı anne, spider çantam yanımızda mı anne, formam nerde anne, anne anne, anneeeeeee?” kız çocuklu aileler için daha da zor bu süreç onlar bi de kıyafet beğenmiyormuş... biz şimdilik o seviyeye ulaşmadık…

ilk çocukla ara verdiğin arkadaş gezmelerine yeni yeni başlamışken, hayatınıza giren ikinci çocukla birlikte tekrar arkadaşlara ara veriyorsun... ama en fazla iki sene daha bu ayrılık sürecek biliyorsun... sonra kocaman bi aile olarak arkadaşlarınla ve onların kuzularıyla buluşacağını biliyorsun...bunca anlattıklarıma rağmen iki çocuklu anne olmak yaşadığım en güzel duygu... daha o kadar çok şey yazmak istiyorum ki “anayım ben anaaaaa” nidaları atarak... anne olmak zor, iki çocuklu anne olmak biraz daha zor... üç dört beş çocuklu anne olmak nasıldır hayal bile edemiyorum, ama geniş aile olmak çok çok güzel…

herkese tavsiye ediyorum…

yaşasın anne olmak…


İlk dişleri ne zaman çıktı ?

Alp Tuna'nın da Damla'nın da ilk dişleri 8 aylıkken çıktı…

ilk ne zaman yürüdü/yürüdüler ?

Alp Tuna 15 aylıkken yürüdü, Damla şimdi 11 aylık, yürüme aşamasında bugün yarın yürür.

ilk sosyal etkinliğiniz neydi?

Alp Tuna'yı ilk götürdüğümüz aktivite teyzesinin klasik müzik konseriydi... “dudu duduuuu nerdesin?” diye bağırınca salondan koşarak çıkmıştık… Damla'yı da konsere götürdüm ama başlamadan çıktık bu sefer…

İlk aldığın oyuncak/kitap neydi?

ikisine de ilk ne aldım hatırlayamadım ama alp tunaya aldığım ilk kitap “minik”... iki kardeşi anlatan çok güzel resimleri olan bir kitap... işbankası yayınlarının almak isterseniz..

19 Aralık 2015 Cumartesi

Her şeyin gerçekten zamanı varmış...

Mira'nın kağıt, kalem, boyama işlerine çok çok uzak olduğunu düşünmeye başlamıştık, hatta ne başlaması düşünüyorduk bile…Müzik kulağı çok iyi, müzik dinlemeyi, dans etmeyi çok seviyor amma velakin iş çizmeye yazmaya gelince hiiiç oralı olmuyordu…Hele ki eline boya bulaşınca hemen ellerini yıkatmak ya da silmek istiyor bunda dili geçmiş kullanamayacağım hala da öyle…

Bu durum nasıl mı değişti? Bir gün sevgili Elif ve Ünal'a gittik…dünya güzeli Deniz kızıyla, Mira'nın arası sadece 1 hafta; dolayısıyla kaynaşmaları konusunda büyük çaba sarfediyoruz aramızdaki mesafeye rağmen:) Neyse gittik evlerindeyiz, evlerinde bir tane yazı tahtası var, bir tarafında tebeşir diğer tarafında da kalem kullanabiliyorsun; daha da detaya girecek olursak bir tarafı bildiğimiz kara tahta bir tarafı da beyaz tahta…Mira tahtayı o kadar sevdi ki, sürekli başında…Misafirliğimizde büyük zamanını tahtanın önünde geçirdi, görünce tabii çok tepki göstermedik ki ( sevinç nidalarını içime içime attım ) ters tepmesin diye…Ertesi gün girdim internete hemen aldım tabiki, boyu boyuna huyu huyuna bir tahta kendisi, valla süper oldu..Şimdi sürekli bulutlar, ağaçlar, adamlar havada uçuşuyor çok ama çok hoşumuza gitmeye başaladı; tahtadaki yaratıcılığını kağıda da taşıdı..Sağolasın İkea..



Tahtayla başlayan yolculuğumuza bugün de okulumuzda boya serüveniyle devam ettik, hem de akrilik boya fırçayla çizim yaptı:) Hem de en bulaşanından o kadar zevk aldı ki, eve de alasım var fakat duvarlar konusunda endişelerim var ona da çözüm bulduğum an, gireceğim akrilik boya olayına:)
Tabi ki, sonrasında ellerimizi yıkadık ama olsun bu daha başlangıç…  Zaman her şeyi çözüyor aslında sadece sabırlı olmak ve endişe eşiğini düşürmek gerek..  Bu cümleyi çok bilmişçe kurdum ama duygularım mantığımın önüne geçiyor A dostlar !


3 Aralık 2015 Perşembe

Dost Yazar: Neslihan Demir Güler

Daha önce bahsetmiştim, zaman zaman, anne olan arkadaşlarım içinden ne geliyorsa, yaşadıklarından mini mini yazacaklar diye…İşte ilk dost yazarım; can arkadaşım Neslihan…Kendisi mükemmel bir anne, mükemmel bir kariyere sahip, ayrıca çok ama çok güzel bir kadın, ve deeee tam tam süpper bir dost…Zeynep mi? O tam bir prenses, tam bir süslü, zeki, güzel, çalışkan ve iyi kalpli, temiz hem de arkadaşım…:)

Teşekkürler Neslihan'ım...

RE: SorularKime: Neslihan Demir 





Herkese merhaba öncelikle canım arkadaşım Esra'nın çıktığı bu yeni yolculukta ona başarılar dileyerek başlamak istiyorum yazıma. Hamilelik doğum ve bu dönemdeki komik hikayelerimi anlatmak isterim sizlere bildiğiniz gibi (belki de bilmiyorsunuzdur) ben profesyonel voleybolcuyum ve hayatımı bu spordan kazanıyorum 2006 yılında Kanarya adalarında bulunan Tenerife takımına transfer oldum başarılı bir sezonun ardından 2. Sezon hazırlıklarının başladığı dönemde fiziksel olarak kendimde bir takım değişiklikler hissettim, mesela yıllardır süre gelen diz ağrılarım beni her zaman rahatsız eden belimdeki ufak rahatsızlık bir anda kayboluverdi ilk başlarda buna pek anlam veremedim dedim ki herhalde çok iyi çalışıyorum zayıf kaslarımda kuvvetlendiyse ağrılarım geçmiştir :)) Ancak bir gün 3-2 biten yorucu ve stresli bir maçtan sonra kendimi hala enerjik hissediyordum ve durdum dedimki bu hiç normal değil bende birşeyler var, bir arkadaşıma söyledim çok enerjiğim napıcam bilmiyorum dedim o da dedi ki merak etme geçer:)) ve ben bu enerji dolu halimle antremanlarıma devam ettim ve farkkettim ki gecikmiştim yoksa aklıma gelmeyen başıma mı geliyodu? Hemen gidip hamilelik testi aldım ve ilk testte pozitif çıktı yo yo olamaz diyip on tane daha test yaptıktan sonra emin oldum sezon başlamıştı napıcaktım hemen doktora gittim doktorumda 6 haftalık hamile olduğumu onayladı sezon başlamıştı napıcaktım aslında karar vermem uzun sürmedi ben bu bebeği istiyordum doktoruma danıştım daha ne kadar oynayabilirim diye doktorum gerekli kontrolleri yaptıktan sonra bence 4 aylık olana kadar oynayabilirsin dedi be bende tam tamına 4 aylık olana kadar oynadım. Daha sonrasında çok rahat bir hamilelik geçirdim ta ki 9 aylık hamileyken ip atlamaya karar verene kadar hangi akla hizmet ip atladım bilmiyorum ama o an çok eğlenceli gelmişti :)) Ve tabiki kesem yırtıldı ve doğum başladı apar topar hastaneye gittik ve bir gece hastanede kaldıktan sonra ertesi gün suni sancıyla doğumu başlattılar aslında çok kolay bir doğumdu hala dün gibi hatırlıyorum 10-06-08 günü 23:15'te doğumhaneye girdim ve 23:21'de kızım Zeynep'i kucağıma almıştım

Ayrıcaaa Neslihan'ı biraz zorlayıp ilk'ler cevaplarımı da aldım…

Zeynep ilk ne zaman konuştu ve ne dedi?
11 aylıkken konuştu, anna dedi. Biz onu anne olarak kabul ettik.

Ne zaman yürüdü?
10 aylıkken yürüdü. 

İlk yemeği neydi?
Buğdaylı yayla çorbası

Birlikte gittiğiniz ilk sinema filmi ya da oyun?
ilk Barbie filmine gitmiştik.

İlk seçtiği kıyafeti hatırlıyor musun?
Çingene pembesi bir tütüydü.

İlk oyuncağı neydi?
Diş kaşıma oyuncağı

Ya 2.çocuk?
İstiyorum…

Benden not: umarım 3.de olur…:)